Uygurlar

Uygur Devleti (Uygurlar)

(744-840)

Uygurlar, Asya Hun Devletine bağlı olarak Orhun ve Selenga nehirleri kıyılarında yaşamışlardır.

II. Kök Türk Devleti’nin son zamanlarında Basmiller ve Karluklarla birleşen Uygurlar, bu devlete son vererek kendi devletlerini kurmuşlardır (744)

 Uygurların merkezi Ötüken’dir.

Kutluk Bilge Kül Kağan Dönemi:

Uygurların ilk hakanı, Kutluk Bilge Kül Kağan’dır
(744-747)

Onun döneminde başkent Ötüken’den Orhun Nehri kıyısındaki Ordubalıg’a (Karabalgasun) taşınmış,devletin sınırları Amur Irmağı boylarından Altay Dağları’na kadar uzanmıştır.

Kutluk Bilge Kül Kağan’ın ölümünden sonra yerine Uygurların en parlak dönemini oluşturan oğlu Moyen-Çur (747-759) geçmiştir.

Moyen-Çur (Bayan-Çur) Dönemi:

Moyen-Çur başa geçtiğinde Çin’de büyük bir karışıklık yaşanmaktaydı.

Talas Savaşı (751) nedeniyle Çin imparatoruna karşı isyanlar çıktı.

Zor durumda kalan imparator, MoyenÇur’dan yardım istedi.

Moyen-Çur imparatorun arzusunu yerine getirmekten kaçınmayarak harekete geçti.

İmparator bu yardımından dolayı kızını eş olarak MoyenÇur’a verdi.

Bu durum Türk-Çin yakınlığını sağlamıştır.

Moyen-Çur komşu Türk boyları üzerine seferler yapıp onları yönetimi altına aldı.

Ülke sınırlarını genişletti.

Moyen-Çur’un ölümünden sonra yerine oğlu Bögü Kağan geçmiştir.

Bögü Kağan Dönemi: Bögü Kağan (759-780) zamanında da Çin karışıklık içindeydi.

Bögü Kağan, ayaklananlara karşı Çin imparatorunu tutmuş, ayaklanmalarla müdahale etmiştir.

Fakat bir süre sonra Çin’e karşı uyguladığı korumacı politikadan vazgeçti.

Çin’in içinde bulunduğu karışıklıktan yararlanmak isteyen Bögü Kağan bu ülkeyi ele geçirmek istedi ve Çin’in birçok şehrini işgal etti.

Bu işgaller sırasında pek çok ganimet elde edildi.

Uygur Devleti, Bögü Kağan zamanında oldukça zenginleşmiştir. Büyük saraylar onun döneminde yapılmıştır. Bögü Kağan Döneminin önemli olaylarından biri de Manihaizm dininin ülkeye girmiş olmasıdır.

Manihaizm dinini kabul eden Bögü Kağan, Karabalgasun şehrinde bir tapınak yaptırmıştır.

Onun zamanında Mani dini devletin resmî dini hâline gelmiştir.

Ancak bu din sadece kağan ve çevresinde kabul görmüştür.

Manihaizm dini, et yemeyi ve savaşmayı yasakladığı için Türk inancı ve yaşantısına uygun değildi.

Bu özellikleri ile Uygurların savaşçı yeteneklerini azaltmıştır.

Manihaizmin Uygurlar üzerinde olumlu
etkileri de oldu:

Uygurlar bu dinin etkisi ile yerleşik hayata geçtiler.

Yeni dinlerini halkın öğrenmesi amacıyla çok sayıda kitap yazdılar.

Bu kitapların basımında matbaanın temeli sayılabilecek kalıplar kullanmışlardır.

Yerleşik hayata geçen Uygurlar, tarım ve ticarette önemli gelişmeler kaydettiler.

Tarım alanında sulama kanalları yaptılar.

Ticari alanda daha çok Çinlilerle ilişki kurmuşlardır.

Bögü Kağan, Çin seferine karar verme konusunda çıkan bir anlaşmazlık bahanesiyle veziri Baga Tarkan tarafından öldürülmüştür (780).

Ondan sonra Uygur Devleti’nin başına Baga Tarkan (780-789) geçmiştir.

Baga Tarkan Dönemi:

Baga Tarkan, ülkede düzeni sağlamak için bazı kanunlar çıkarmıştır.

Uygurlar içinde bulunan Dokuz Oğuzlara karşı olumsuz tutum sergilemiştir.

Onun bu tutumu devlet içinde büyük karışıklıklara sebep olmuştur.

Baga Tarkan ve daha sonraki kağanlar zamanında ortaya çıkan açlık, kıtlık ve salgın hastalıklar devleti iyice zayıflattı.

840 yılında Kırgızlar, Uygur ülkesine girdiler, başkenti alarak hakanı öldürdüler ve Uygur Devleti’ne son verdiler.




Uygurlar Uygurlar Uygurlar (Uygur Devleti),

Şehir hayatına geçen ilk Türk Devleti olmasının yanında tarih, sanat ve kültürel yönlerden büyük bir medeniyet kurmuş ve günümüze kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir.

Uygurlar, kadim Türk tarihinin önemli parçalarından biri olan ve Türklerin en eski topluluklarından olan Töles’lerin bir boyudur.

Türk tarihine sayısız kitabe, yazıt ve kültürel eserler bırakan Uygurlar yerleşik hayata geçerek yegane geçim kaynağı olarak tarım ve ticareti seçen ilk Türk topluluğu olmuştur.

Türk kitabelerinde ise Dokuz Oğuzlar olarak ifade edilmektedirler.

Dokuz oğuzlar ibaresi, dokuz ayrı oğuz boyunun bir araya gelerek oluşturdukları federasyonla güçlerini birleştirmesiyle ortaya çıkmış bir ünvandır.

Uygurların Ana yurtlarının Orhun ve Selenga vadileri olduğu tespit edilmiştir.

Varlıklarını Büyük Hun İmparatorluğu döneminden beri bu bölgede idame ettiren Uygurlar çoğu zaman Dere Beyliği şeklinde kabileler olarak yönetilmiş, kimi zaman kabileler federasyonlarla birleşerek ortak kültürü paylaşmış ve gerek Çin, gerekse bölgesindeki diğer bölgesel güçlere karşı kendilerini korumuşlardır.

Uygur Devletinin Kuruluşu (744)

Göktürk Devleti, Ozmış’ın ölümü ile giderek zayıflamaya başlamıştı.

Bu zayıflıktan istifade eden Türk boyları Basmiller ve Karluklar, Uygurlar ile birlikte yeni bir kağanlık kurmaya teşebbüs ettiler.

743 yılında kurulan bu Kağanlığın sol yabguluğu (Doğu yabguluğu) Basmiller, sağ yabguluğu (Batı yabguluğu) Karluklar tarafından idare edilmekteydi.

Uygurlar, yeni kağanlık döneminde Göktürklere karşı birlikte hareket ettikleri Basmıl ve Karluk boylarıyla mücadele içerisine giriştiler.

Bu mücadeleyi kazanan Uygurlar, Basmıl ve Karluk boylarını mağlup ederek kağanlığın yönetimini ele geçirdi.

Uygur kağanı “Kutluk Bilge Kül Kağan” ünvanıyla kendi kağanlığını ilan etti ve Uygurları tarih sahnesine çıkartmış oldu.

(744) Uygurlar, bu döneme kadar Dokuz Oğuzlar olarak anılmaktaydı.

Dokuz Oğuzlar dokuz ayrı oğuz boyundan meydana gelmekteydi. 744’deki bu mücadele neticesinde Basmil ve Karluk boylarınıda kendilerine katarak toplamda 11 boya ulaştılar.

Daha önceki birliklerinin adı olan Dokuz Oğuz ifadesi, iki yeni boyunda katılımıyla Uygurlar (Akraba ve müttefikler) olarak geçmeye başlamıştır.

Kutluk Bilge Kül Kağan (744 – 747)

Kutluk Bilge Kül Kağan, 744 yılındaki mücadelesinden sonra kurduğu Uygur Devletini, ortak Türk kültürü doğrultusunda idame ettirmiştir. Göktürk devlet teşkilatlanmasını ve Türk kültürünün etken nitelikleri Uygurlar döneminde de görülmektedir. Ancak, kültürün yanı sıra dini inanışlarında, geleneksel Türk dini olarak kabul edilen Gök Tanrı (Şamanizm) inancının yanı sıra Mani adlı bir dinde itibar görmeye başlamıştı.

Bu din, et yemeyi, her ne sebeple olursa olsun insan öldürmeyi yasaklayan, Hıristiyanlık, Zerdüştlük ve Budizm inanışlarının bir karışımıdır.

Kutluk Bilge Kül Kağan, Uygurların Devlet teşkilatının kurulması ve otoritesine kavuşmasından kısa bir süre sonra vefat ettiğinde yerine oğlu Bayan Çur yönetime geçti.

Bayan Çur Dönemi (747 – 759)

Bayan Çur, babasından devraldığı Uygur devletini babası gibi savaşçı kimliğiyle yöneterek devletinin hakimiyet sahasını kuzey, güney, doğu ve batı yönlerine doğru genişletmiş, Kuzeyde Kırgızlar, Batıda Karluklar, Türkeşler ve Basmıllar, bunların yanında Sekiz Oğuz, Dokuz Tatar ve Çik boyları Uygur hakimiyetine karşı güçlerini birleştirmişse de Bayan Çur, tüm bu Türk boylarının isyanlarını bastırarak hakimiyet sahasını genişleterek bu toplulukların bulunduğu bölgelere oğullarını yabgu ve şad olarak tayin etmiştir.

Bayan Çur’un yönetime geçmesinden sonra ilk yaptığı işlerden biride, tarım ve ticarette merkez niteliği taşıyan Karaşar ve Beş Balıg şehirlerini tesir altında tutmuş olmasıdır.

Bu bölgeler, halkın tarım ve ticaret ile uğraşarak geçimlerini sağladığı önemli merkezlerdi.

Bayan Çur, bu bölgeye Uygur topluluklarının yerleşmesini ve tarım ve ticarete yönelmesini sağlamıştır.

751 yılına gelindiğinde, hem İslam Tarihi hem de Türk Tarihi için çok önemli bir savaş meydana geldi.

Tarih kayıtlarında Talas Savaşı olarak geçen bu mücadelede Asyanın içlerine ilerlemek isteyen Araplar Çine kadar ilerlemişti.

Tarihin bu ilk Arap-Çin savaşı, aynı zamanda Araplar ile Türklerin ilk teması niteliğini taşıyordu.

Bayan Çur, bu savaşta Arap’ları destekleyerek kendisine bağlı olan Karlukları Arap ordusuna yardıma göndermiştir.

Araplar, bu savaşta muhakkak ki Karluklarında yardımı ile Çin’i ağır bir mağlubiyete uğratarak Çin’i asyanın içlerinden çekilmeye mecbur bıraktı.

Uygurlu halkı Turfan bölgesindeki Karaşar-Beşbalıg şehirlerine göndererek burada nüfuz kazanmayı amaçlayan Bayan Çur, Çin’in Talas savaşını kaybetmesiyle neticesinde iç asya ve Turfan bölgesinden tamamen çekilmesiyle bu bölgeye tamamen hakim hale gelerek Turfan bölgesindeki tarım ve ticaretin ev sahibi oldu. Çin’inde bölgeden çekilmesi ve Çin tehdidinin ortadan kalkması Uygurların, tarım ve ticaret ile ilgilenerek refah seviyelerini yükseltmesine olanak sağlamıştır. Uygurlar, böylece ticaretin bir gereği olarak şehir yaşantısına geçerek yerleşik düzende yaşamaya başlamışlar, refah seviyelerinin yükselmesiyle de eğitim, sanat ve kültüre daha çok zaman ayırmışlardır. Bu nedenle Türk tarihinde şehir hayatına ilk geçen toplum Uygurlar olmuştur.

Çin, Talas savaşındaki ağır mağlubiyetten sonra iç karışıklıklar yaşamaya başladı.

Çin’e tabi topluluklar birleşerek ayaklanıyor, bu ayaklanmalar Çin’in saltanat ailelerinin birbirleri ile olan mücadelelerini de kızıştırıyordu.

 Bayan Çur, 759 yılında vefat etmiş ve yerine oğlu Bögü geçmiştir.

Bögü Dönemi (759 – 779)

Bögü, 20 yıl gibi uzun bir süre Uygurları yönetmiş ancak aynı zamanda Uygurların felaketini hazırlamıştır.

Bögü, atalarından miras gelen yegane din ve kültür değeri olan “Tek Tanrı” Şamanizm inancını terk ederek Manieizm adlı bir dine inanmaktaydı.

Bu din, Asya bölgesinin bir kısmında ve Çin’in içerisinde küçük bir zümrede itibar gören bir dindi. Bögü, bu inanışını toplumuna yaymak amacıyla pek çok teşebbüste bulundu.

Tun (Tang) Baga Tarkan Dönemi (779-790)

Bögü’yü öldürerek yönetimi eline alan Baga Tarkan, kendisine “Alp Kutluk Bilge” ünvanı verdi.

Bu unvan onun politik kişiliğinide yansıtmaktaydı.

Toplum içerisindeki sosyo-politik durumu ve toplum içerisindeki adaleti sağlamak amacıyla Türk’ler için Anayasa niteliği taşıyan Töre’leri kanun nizamıyla şekillendirdi.

Talas Külük dönemi (789-790)

Külüg, babası Baga Tarkan’ın vefatından sonra 1 yıl gibi kısa bir süre yönetimde kalmış ancak önemli eylemlerde bulunmuştu. Külüg, Beşbalıg bölgesine çok önem veriyordu. Zira 6000 Çadır kadar Uygurlular ile Beşbalıg bölgesinin yerlileri olan Karluk kabileleri ve bazı Göktürk toplulukları ile iç içe yaşıyordu. Ancak Uygurların vergi artırımları nedeniyle memnuniyetsizlik başlamıştı. Bu rahatsızlık neticesinde Karluklar ve bazı Göktürk kabileleri birleşerek Beşbalıg bölgesine hakim hale geldiler. Külüg’ün veziri Yüçiassu Beşbalıg bölgesini kontrol altına almak için sefere çıkarken Çin’inde desteğiyle Tibetliler tarafından saldırıya uğrayarak öldürüldü. Külüg, isyan halinde olan Beşbalıg bölgesindeki toplulukların Çin ile işbirliği yaparak vezirini öldürmesi üzerine bizzat ordusunun başına geçerek Beşbalıg bölgesine sefere çıkarak kazandığı zaferle Beşbalıg bölgesinin kontrolünü tekrar eline geçirdi. Külüg, 790 yılında vefat edince yerine oğlu Böge geçti.

Kutluk Böge Dönemi (790 – 795)

Uygurlar, Böge döneminde çin ile iyi ilişkiler içerisinde bulunuyordu. Böge’de, Çin ile karşı karşıya gelmemek için iyi ilişkileri sürdürmüş ve Çin’in talebiyle Çin için tehdit unsuru olan akınlara karşı ileri karakol görevi yapmaya başladı. Çin, geliştirdiği iyi ilişkileri lehine şekillendirerek Uygurları kendi askeri gibi kullanmaya başlamıştı. Zira Tibetliler, 795 yılında Çin üzerine saldırıya geçince Tibetlilerin saldırısına karşı koyamayan Böge, başarısızlığı sonucunda Çin tarafından öldürüldü. Böge’nin ölümü üzerine yönetime halkın sevdiği ve itibar ettiği bir devlet yöneticisi olan Alp Kutluk geçti.

Alp Kutluk Dönemi (795 – 805)

Alp Kutluk Bilge, hem askerler tarafından sevilen bir komutan hem de halk tarafından sevilen bir idareciydi. Her ne kadar Uygurları askeri alanda yeni mücadelelere sokmasa da ticareti geliştirerek toplumun refah düzeyini yükseltecek uygulamaları hayata geçirdi. Alp Kutluk döneminde iç asyanın ticaret noktaları Uygurların kontrolünde gelişiyordu. İnisiyatifi altında bulundurduğu ticaret noktalarını İç Asyaya doğru genişleterek Uygurların bölgedeki ülkelerle olan ticaret münasebetlerini yükseltti.

Külük Bilge Dönemi (805 – 808)

Külük Bilge dönemi, Uygurlar için çok sakin ve huzurlu geçti. Çin, Uygurlar üzerindeki baskılarını azaltmıştı. Uygurlarda en önemli faaliyet konusu haline gelen Ticaret ile uğraşarak sakin bir dönem geçirdiler. Bölgesindeki siyasetten uzaklaşan Uygurlar, mani dininin getirdiği “kayıtsız şartsız savaşmama” düsturu ile sükunet içerisinde yönetildiler. Külük Bilge’den sonra yerine Alp Bilge devlet yönetimine geçti.

Alp Bilge Dönemi (808 – 821)

Alp Bilge dönemi, önceki dönemler gibi genellikle sakin ve huzur içerisinde geçti. Uygurlarda toplumun refah düzeyi git gide yükseliyor, ticaret, sanat ve kültür ön plana çıkıyordu. Bunun yanında dış politikayla çok ilgilenmeyerek Uygurları huzur içinde ve içe dönük bir yönetim anlayışı ile yönetti. 821 de ölümü ile yerine oğlu Küçlük Bilge yönetimi devraldı.

Küçlük Bilge Dönemi (821 – 833)

Uzun süredir savaş görmeyen Uygurlar, Küçlük Bilge döneminde yeniden karışıklıklar ve mücadeleler içerisine girdi. Küçlük Bilge, kuzey bölgesinde Kırgızlar ile güç birliği yapan Tibetlilerin Türkistan üzerine ilerleme teşebbüsüne karşı koyarak bölgesini korudu. Bunun yanında isyan teşebbüsünde bulunan Karlukların başına yeni bir yabgu tayin ederek Karluklar üzerindeki otoritesini yeniden sağlandı. Ancak bu düzen çok sürmeden tekrar bozuldu. Uygurların uzun süredir yaşadığı Ticaret ve Sanat merkezli hayat, toplumu sakin ve sefahat içerisinde yaşamaya alıştırdı. Bunun yanında mani dininin toplumun geniş kademelerine yayılmasıyla savaşçı kişiliklerini önemli ölçüde kaybettiler. Bölgesindeki güç dengelerini de kontrol altına alamayan Uygurlar, Karlukların isyanıyla birlikte iç karışıklıklarla karşı karşıya kaldı. Bu karışıklıklar neticesinde Küçlük Bilge öldürüldü ve yerine Alp Külük yönetime geçti.

Alp Külük Dönemi (833 – 839)

İsyan ile yönetime geçen Alp Külük, Uygurların huzur içerisinde yaşadıkları döneme son verdi ve baş gösteren iç karışıklıklar kendi döneminde de yaşanmaya devam etti. Askeri vasıflarını kaybetmiş ve zayıflamış Uygurlar, hem iç karışıklıklar hem de kuzey bölgesinde birleşen Kırkız-Tibet topluluklarının oluşturduğu baskıyla uğraşmak zorunda kaldı. Yönetimi süresince iç karışıklıklarla uğraşan Alp Külük, 839 yılına çok sert bir kış mevsimi ile karşılaştı. Ağır geçen kış, hayvan sürülerinin telef olmasına, Uygurların ticari faaliyetlerine büyük zararlarla karşılaşmasına sebep oldu. Alp Külük, hem iç karışıklıklar, hem ağır gelen kış mevsimi ile zarar gören ticaret hayatıyla çok zor duruma düştü. Bu olanların üzerine sağ kolu olan Kürebir’in, batı bölgesinden gelen Şato Türk’leri ile işbirliği yaptığını öğrenince dayanamayarak intihar etti. Alp Külük’ün intiharı ile yönetim, komutanı Külük Baga’ya geçtiyse de, büyük bir orduyla kuzeyden gelen Kırgızlar Külük Baga’yı mağlup ederek Uygurların tüm otoritesini ve devlet yönetimini yıktı.

Uygurların Yıkılışı (840)

Uygurlar, her ne kadar Şehir hayatına geçerek Ticaret, Sanat ve Kültürel yönlerden çok gelişmiş bir medeniyet haline gelmişlerse de, önceleri küçük bir din olan Maniheizm’in Uygurlar tarafından benimsenmesi Uygurların sonunu hazırladı.

Tüccar Dini olarak görülen Maniheizm ile Uygurlar, savaşcı kişiliklerini kaybederek sakin ve mücadelesiz bir yaşama alıştılar.

Bu yaşam tarzı Uygurların askeri gücünü çok zayıflattı ve büyük bir medeniyet olan Uygurlar, askeri yönden güçsüz ve dirayetsiz duruma geldi.

Uygurlar, Alp Külük önderliğinde başlayan isyan hareketi ile sarsılınca hızla zayıflamıştı.

Alp Külük’ünde intihar etmesiyle de dirayetlerini koruyamadılar.

Uzun süre baskı altında tutularak engellenen başka bir Türk boyu olan Kırgızlar, Uygurların zayıflamasını fırsat görerek 100 bin kişilik bir süvari ordusuyla Uygur şehirlerine girdiler.

Alp Külük’ün intiharıyla başsız kalan Uygur devleti, zayıf ordusu ve otoritesiz askeri gücüyle bu saldırıya karşı koyamayarak yıkıldı.

Devlet otoritesi kaybolan Uygurlar, kurdukları muazzam medeniyetin yıkılmasıyla geniş kütleler halinde göç etmeye başladılar.

Yıkılan hakan ailesinin mensupları tarafından ağırlıklı olarak iki bölgeye (Turfan ve Kansu) göç ettirilerek tarih sahnesine sonradan çıkacak olan Turfan Uygurları ve Sarı Uygurlar’ın temellerini oluşturdular. Uygur Göçleri Uygurlar, devletlerinin yıkılması ve Kırgızlar tarafından düzenlerinin bozulmasıyla yoğun göç hareketleriyle Türkistan coğrafyasının muhtelif bölgelerine göç etmişlerdir. Bu göçler muhtelif yönlere ve gelişi güzel gerçekleşse de hanedan soyundan olan Tigin'lerin önderliğinde belirli bölgelere planlı olarak göç hareketi yürütmüşlerdir. Bu göç hareketinden en yoğun ve dikkate değer olanları Turfan ve Kansu bölgelerine olan planlı ve toplu göçleridir. Tarih kayıtlarında Sarı Uygur (Sarıg Yugur) ve Turfan Uygurları olarak geçecek bu iki göç kolu, Uygur kültürü ve devletini bugünlere kadar ulaştırmış olmaları bakımından oldukça önemlidir. Bu yoğun iki göç hareketlerinden Kansu bölgesine göç eden Uygur topluluklarına "Sarı Uygurlar", Turfan bölgesine göç edenlere ise "Turfan Uygurları" ünvanı verilmiştir. Sarı Uygurlar Sarı Uygurlar, göç hareketinin sürdüğü 7 yıl boyunca varlıklarını zor şartlar altında sürdürmeye çalışmış, nihayetinde 847 yılında Kansu bölgesine yerleşerek KanChou (Kansu) Uygur Devletini kurmuşlardır.

Yeniden özgürlüklerine kavuşma ümidiyle kurulan Kansu Uygur Devleti, Çin'e yakın bir coğrafyada bulunmaları ve yeterince güçlü olamamaları nedeniyle tek başına varlıklarını kabul ettiremeyip Çin'e bağlı bir Yarı Bağımsız devlet olarak varlıklarını sürdürdüler.

907 yılına kadar Çin'in Tang hanedanlığına bağlı olan Sarı Uygurlar, 940 yılına kadar Çin'e bağlılığını sürdürerek varlıklarını devam ettirdiler. Askeri bakımdan ciddi bir varlıkları bulunmayan Sarı Uygurlar, yarı bağımsız devletleri ile yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktaydı ancak bulundukları coğrafyadaki güç dengeleri Uygurlar'ın karşı koyamayacağı kadar yoğundu. İlk tam bağımsızlık teşebbüslerini, 911 yılında Çin Hanedan adayını kuşatarak gerçekleştirseler de bu kısa süreli başarı tam bağımsızlıklarına kavuşmalarını sağlayamamıştır. 940 yılına kadar Çin'e bağlı kalan Sarı Uygurlar, 940 yılında bölgedeki diğer bir güç olan Kıtanların, 1028 yılında Tangut'ların, 1226 yılında ise moğolların hakimiyeti altına girmişlerdir. Uygur devletinin yıkılmasından sonra varlıklarını tek başına sürdüremeyen Sarı Uygurlar, bugün Çin'in Sincan Özerk Bölgesi'nde varlıklarını sürdürmeye devam etmektedirler.




UYGUR DEVLETİ (745-840)

Kurucusu: Kutluk Bilge Kül Kağan’dır.

Başkenti: Karabalgasun’dur.

Hükümdarları: * Kutluk Bilge Kül Kağan * Moyen- Çor Kağan * Bögü Kağan’dır.

En eski Türk devletlerinden biri olan Uygurlar Kutluğ Kül Bilge Kağan tarafından 745 te kurulmuş,dahili karışıklıklar ,manihaizimin ,tesirleri ,Kırgızlar’ın istilası ile 840 ta yıkılmıştır.

Ortaçağ da gelişmiş bir uygarlık kuran Uygurlar ,önceleri Kuzey Moğolistan’da yaşıyorlardı.Hun İmparatorluğu yıkıldıktan sonra Göktürkler’in buyruğu altına girdiler.

Daha sonra da onlara karşı ayaklanarak 740 ta bağımsız bir devlet kurdular.

Öteki Türk boylarını egemenlikleri altına alarak güçlendiler.

Uygurlar Çinliler le de ilişki kurdular.lX.yy.ın ortalarında Tibetliler le Kırgızların saldırısına uğrayarak yıkılan Uygur Devleti ortadan kalkınca ,Uygurlar Batıya göç ederek (840) küçük,dağınık devletler kurdular.

Sonunda bütün Uygurlar , Cengizhan zamanında Moğolların egemenlikleri altına girdiler.

Böylece son Uygur devleti de ortadan kalktı (1212).

O zamandan beri bir daha bağımsız olamayan Uygurlar , bugün Çin’in kuzey batısında ,Çin egemenliği altında yaşamaktadırlar. Uygurlar Yenisey kaynakları,Çu-Talas havalisi ,İç Asya ve Kerulen’a kadar olan sahaya yayılmıştır. Uygurlar sanat,yapı,yönetim işlerinde ileri bir uygarlıktılar.14 harfli bir alfabe kullanırlardı.Buddha dinine bağlıydılar.Uygur fikir adamları Arapça ve Hintçe den çeviriler yaptılar.Uygurlardan kalan en önemli yapıt Yusuf Has Hacip’in “Kutadgu Bilig” (mutlu olma bilgisi ) adlı eserdir. Özellikleri * İslamiyet’ten önceki Türk devletinin arasında ilk defa göçebe hayat tarzından yerleşik hayata geçerek tarım ve ticaret faaliyetleriyle uğraştılar. * Türk tarihinde ilk defa şehir ve kasabalar kurarak, ilk Türk mimari eserlerini meydana getirdiler. * Çinlilerle ilişkileri sonucunda kağıt ve matbaayı kullandılar. * Kendine özgü Uygur Alfabesi’ni kullandılar. Yıkılış Sebebi * 839 yılında meydana gelen kıtlık, açlık, şiddetli soğuklar ve salgın hastalıklarla devletin zayıflaması * devletin zayıflamasından yararlanan Kırgızların akınlarını arttırmaları * 840 yılında Kırgızlar tarafından yıkıldılar. Devleti yıkılan Uygurların bir kısmı çeşitli yerlere göç ederek yerleştiler. Uygurlar, XII. Yüzyıl başlarında Moğolların egemenliğine girdiler. “ Uygurlar, Moğol egemenliğinde yaşarken Araplarla Çinliler arasında yapılan Talas Savaşı (751)’ndan sonra Müslüman olmuşlardır.” “ kültür ve medeniyet yönünden Moğolları etkileyen Uygurlar, Moğollardan bir kısmının Türkleşmesini sağladılar. Devlet – Saray hayatı : Çağın en ileri ve aydın ülkesi idiler.Hanlığa hukuki esaslara dayanan devlet tadı verdiler.hukuk devleti vücuda getirdiler.Yabancı ellerde yaşayan Türk kolonileri için koruyucu kanunlar çıkardılar.Devlet idaresinin yürütülmesinde memurlar ,vekiller ve çeşitli mansuplar oluşturdular.Saray hayatını ,düzenli merasimleri tanzim ettiler.Han ve saray halkının yakarıcı sefirleri karşılama vazifeleri de düşünüldü. Fikir Hayatı : Yüksek seviyedendi.Uygur saraylarında yerli yabancı tarihçiler ,alimler,şairler,sanatkarlar,nakkaşlar,mu*****inas lar himaye gördü.Mürebbilerin ders verdikleri ,kütüphaneler kurdukları Çin gezgincilerince bildirilir.Uygur şehzadesinin kopuz çaldığı ,manzum bir edebiyatın varlığıda unutulmamalıdır. Uygurlar lX.yy. dan beri yksek bir kültür gelişmesi geleneğini kurdularXll.yydan itibaren Orta-Asya Türk Moğol haklarının kültür terbiyesini üstlendiler. Son yarım asır içinde Uygur Hanlığı merkezi olan Hoço ve İdikut şehri harebelerinde yapılan kazılarda Budist,Manihey ve Hristiyan mabetlerinde çok sayıda malzeme elde edildi.Malzemeler Uygur dili ve edebiyatının azametini belirtmeye yeter.Çoğu da dinlerden yapılan tercümelerdi.Azı orjinal olmak üzere tabiata ,astronomiye ve edebiyat nevilerine ait tercüme vesikalar idi.Hatta Orjinali elde olmayan ,Tübetçe’den çevrilen Uygur hükümdarlarından birinin çevre memleketlerden bilgi edinmek amacıyla gezen memurların bir seyahatnamesi de vardır. Çoğu malzemeler çeviridir.Uygurca bu yüzden Uygur dil adını da almıştır.Uygurca’ya İran,Hind ,Sağa ,Çin ,dillerinden kelimeler girdi.Bunlar daha sonra mürebbi Uygurlar tarafından Moğolca’ya da eklenmiştir.Tabiatıyla Uygıurca’ya 1-Dini ve 2-Ticari münasebetler vasıtasıyla pek çok kelime girmiştir. Uygurların Alfabeleri : Uygurlar muhtelif alfabeler kullandılar.Rum,Brahma,Tibet,Süryani,Soğa,Uygur,Ma ni alfabeleridir. Hind harleriyle Budizm dinine ait Türkçe metinler Avrupalı bilginler tarafından bulunmuştur.629 yılında bu hurufati terkle milli Soğa alfabesi Budist Uygurlarca kullanılmıştır.DAha sonra Mani dinin mensup olanlar Mani,Hristiyan Uygurlar da Süryani alfabesini kullandılar. Soğal alfabesini Türkler ilkin Kara Balgasun abidesinde kullanmıştır.Bu abide 825-832 yılına kadar egemenlik süren Uygur halkının onuruna kazınmıştır.Bu harfler önce Uygur hurufatı sayıldı.F.W.K. Müller ise Soğa alfabesi olduğunu ortaya koymuştur.Soğa harfleri Uygu harflerinin bir eşidir.Soğa alfabesinin olgunlaşması da Uygur hurufatıdır.Soğaların ticari hayatı etkili olmuştur. Soğa harfleri 22 işarettir.Arami alfabesine yakındır.Üç işaret de noktalama işareti olarak kullanılmıştır;belki Soğa alfabesinin kaynağı Arami harfleridir. Uygur Harfleri Menşei Arami >soğa>Uygur alfabesi olan bu hurufatı Uygurlar ,müstakil bir devlet olunca Vlll.yy.ilk yarısında kullandıkları birkaçı dışında hepsi bitişik yazıldı.Göktürk alfabesine göre Uygur Alfabesi daha az işaretlidir.Yarı sedalı sese tekabül eden (y) nin dışında 18 işaret bulunur. Uygurca ‘da ünlüler için üç işaret ;ünsüzler için 15 işaret kullanılmıştır. Uygur harflerine ilk temas eden Xl.yüzyılda KAşgarlı MAhmut olmuştur.





UYGURLAR (744 – 840)

♣ Bögü Kağan, Manihaizmi resmi din kabul eden ilk Türk liderdir.

♣ Uygurlar, Mani inancını benimsedikten sonra yaşamlarında birçok değişim yaşamışlardır.

♣ Uygurların din değişimine bağlı olarak hayvansal gıdalardan uzaklaşmaları hem tarıma yönelmelerinde hem de savaşçı yönlerinin zayıflamasında etkili olmuştur.

♣ Uygurlarda tarım faaliyetlerinin yoğunlaşması ile yerleşik yaşam başlamış ve ilk Türk şehirleri kurulmuştur.

♣ Kurulan bu Uygur şehirlerinde Türk tarihinin ilk mimari eserleri ortaya konmuştur.

♣ Yeni dinin öğrenilmesi amacı ile çok sayıda kitap yazılmıştır.

Türk tarihinde ilk kez toplu şekilde din değiştiren ve ilk kez yerleşik yaşama geçen topluluk Uygurlardır. Bu nedenle diğer Türklere göre medeniyet seviyeleri daha yüksektir.

♣ Baga Tarkan Dönemi‘nde, Kırgızlar mağlup edilmiş, Çinli prensesle evlenilmiş, Çin ile ticaret geliştirilmiş, ülke düzeni için yasalar düzenlenmiştir.

♣ Uygur Hakanlığı, Çin entrikaları, Türk kavimlerinin mücadeleleri nedeniyle zayıflamış ve 840 yılında Kırgızlar tarafından yıkılmışlardır.

 Uygur Hakanlığı’nın yıkılma sebepleri

 ♣ Çinlilerin entrikaları

♣ Ülkede çok sık hanedan üyesi değişikliğinin yaşanması

♣ Sosyo – ekonomik sıkıntıların artması (Açlık, kıtlık, salgın hastalıklar)

♣ Manihaizm ve Budizm inanışlarından dolayı savaşçı özelliklerinin zayıflaması Kansu Uygur Devleti (Sarı Uygurlar)

♣ Kırgızlara karşı alınan yenilgiden sonra Uygurların bir kısmı Kansu’ya göç ederek yeni devlet kurmuşlardır.

♣ Budizm’i benimsemişlerdir.

♣ Ticarete önem vermişlerdir. Çin ile ticaret yapmışlardır.

♣ Kitan ve Tangutların hakimiyetinde yaşamışlar ve Moğollar tarafından yıkılmıştır. Turfan Uygur Devleti (Doğu Türkistan)

♣ Beşballk, Koçu, Turfan bölgelerine yerleşen Uygurlar tarafından kurulmuştur.

♣ Ticaret, tarım ve sanatta ilerleme kaydetmişlerdir.

♣ Türk tarihinde ilk kez Budizm inancım benimsemişlerdir.

♣ Tahta geçme sistemini yazılı belge ve senetlere dayandırmışlardır.

♣ Kâğıt ve matbaa tekniğini (hareketli harf sistemi-tahtadan yapılmış harfler) yoğun olarak kullanmışlardır.

♣ Moğolların devlet kademelerinde yer almışlar ve onların Türkleşmesine katkıda bulunmuşlardır.


 ♣ Çin ile etkileşimin kanıtıdır.

Uygurlar Manihaizm inanınca geçince ve yerleşince;

♣ Şehirleşme (Balık) başladı.

♣ Mimari eserler verildi.

♣ Kalıcı sanat eserleri yapıldı.

♣ Ticaret hacmi arttı.

♣ Dinin öğrenilmesi için birçok kitap yazıldı.

♣ Matbaanın temeli sayılan kalıplar kullanıldı.

♣ Evler ve tapınaklar inşa edildi.

♣ Duvar resimleri örnekleri verildi.

♣ Tarım gelişti.

 ♣ Uygurlarda, Manihaizmin etkisi ile hükümdar isimlerinin başına Ay, Kün ekleri gelmiştir.

♣ Uygurlar, 14 harften oluşan milli alfabe kullanmışlardır.

♣ idikut, Turfan, Beşbalık, Ordubalık, Karahoça gibi şehirler kurmuşlardır.

♣ Stupa adı verilen tapınaklar yapmışlardır. En önemli tapınakları Hoça Tapınağı‘dır.

♣ Uygurlar, Çin, İran ve Hint sanatlarından etkilenmişlerdir.

♣ İlk Türkçe kitapları basmışlardır.

♣ Vakıflara benzer yapılar oluşturmuşlardır.

♣ Yaptıkları tapınak ve saraylar ile duvar süslemeleri ve minyatürler Moğol, Karahanll, Gazneli, Selçuklu, Osmanlı, Arap topluluklarına örnek olmuştur.

♣ Bilinen ilk Türk kütüphanesini kurmuşlardır.

♣ Faizle borç vererek bankacılığın temellerini atmışlardır.

♣ Yaptıkları sanat eserleri Talas savaş sonrasında Batı’ya taşınmıştır.

♣ Türk tiyatrosunun temelini atmışlardır.

♣ Türklerde örgün eğitimin temellerini atmışlardır.

♣ Günümüzde Çin’de Sincan özerk Bölgesi’nde yaşamaktadırlar.

♣ Uygurların en önemli ihraç malzemesi Uygur Tuzu olarak da bilinen Nişa maddesidir.









 
 
 
Bugün 2 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol