En büyük imparatorları ise, Şanyu (Büyük İmparator) lakaplı Mete (Motun)'dir.
Çinliler önüne geçemedikleri Hun'ların saldırılarının ardından MÖ 214 yılında Çin Seddi'ni inşa etmek zorunda kalmıştır.
MÖ 220 yılında Teoman tarafından kurulduğu kabul edilir.
Teoman'dan sonra devleti büyük bir imparatorluk haline getiren Mete'dir.
Mete, İpek Yolu'na egemen olmak için Çin ile savaşmıştır.
MÖ 200 yıllarında Çin'i yenilgiye uğratarak vergiye bağlamıştır.
MÖ 187 yılında başında Kaoti'nin bulunduğu Çin İmparatorluk Ordusu'nu, Pai-Teng Seferi'nde on tümenden oluşan (yüz bin kişiye tekabül eder) disiplinli ve düzenli ordusuyla yenilgiye uğratmıştır.
Mete devrinde Sibirya, Çin Denizi, Japon Denizi ve Hazar Denizi arasında kalan tüm topraklara hakim olunmuştur.
Batı ve Doğu Hun Devleti
Mete'nin ölümünden sonra bir süre daha gücünü koruyan devlet, Çinli prenseslerle evlenme geleneği ile Çinli prenseslerin casusluk faaliyetleri, Hun boyları arasındaki iktidar kavgaları, Çin'in İpek Yolu üzerinde gittikçe siyasi nüfuzunu arttırması gibi nedenlerle MÖ 46 yılında Doğu Hun ve Batı Hun olmak üzere ikiye ayrıldı.
Batı Hun'un başında bulunan Çiçi'nin Çin'e karşı verdiği mücadelede kısa bir süre sonra başarısız olduğu görülmüştür.
Büyük Hun İmparatorluğu'nun Batı ve Doğu olmak üzere birinci bölünüşü.
Çiçi yönetimindeki Batı Hun'un kısa sürede dağıldığını ve çevre ülkelere göçtüğünü; HoHanYe idaresinde Doğu Hun'un ise Çin yönetimi altında sürdüğünü gösteriyor.
Doğu Hun ise, HoHan-ye yönetiminde Talas'ın doğusunda Büyük Hun İmparatorluğu'nun asıl mirasçıları olarak M.S 48 yılına kadar hüküm sürmüştür.
Çin'in siyasi hareketleri sonucu, M.S 48 yılında Doğu Hun bölünme sürecine girmişlerdir.
Nihayetinde Güney Hun ve Kuzey Hun olmak üzere ikiye ayrılmışlardır.
KuzeyHiung-nu tanhu Pi yönetiminde Moğol ve Sibirya stepleri çevresinde 156 yılına kadar devam etmiştir.
Güney Hiung-nu ise, Panhu yönetiminde Uygur havzasında ve Çin'e yakın bölgelerde 216 yılına kadar devam etmiştir.
Doğu Hun'un kuzey ve güney olarak ikiye ayrılmasının sebebi; Panhu yönetimindeki Hiung-nu'ların Çin'in siyasi üstünlüğünü kabul etmesine rağmen, yeğeni Pi yönetimindeki Kuzey Hun'ların Çin üstünlüğünü kabul etmeyişidir.
Hunlar'ın dini
Şamanizm ve Tengricilik olup, yılda üç kez büyük ayinî bayram düzenleniyordu.
Devlet Yönetimi
Çin kaynaklarında Hun (Hiung-nu) devletinin yöneticileri Tanhu (Şanyu) olarak anılmaktadır.
Bu kelimenin kumandan, kağan, han ya da imparator gibi bir anlamı olduğu tahmin edilir
Tanhu sözcüğü bir unvan olarak "sonsuz genişlik" anlamına gelmektedir.
Hükümdarlık da kut anlayışı egemendi.
Hükümdarlığın tanrıdan geldiği görüşü vardı.
Ülke, töre hükümlerine göre yönetilirdi.
Tanhunun görevi; ülkede dirliği sağlamak, adaleti gerçekleştirmek, orduyu komuta etmek, meclisi yönetmek olarak sıralanabilir.
Hükümdarın eşine "katun" (hatun) denirdi ve hatun yönetimde söz sahibiydi.
Hükümdarlık babadan oğula geçmektedir.
Ülke oğullar arasında doğu, batı ve merkez olarak miras bırakılmaktaydı.
Ordu
Ordu ücretli değildi. Ordunun temeli atlı askerlere dayanırdı. Ordu tümen sistemine göre teşkilatlanmıştır. (Onluk sisteme göre) Kullanılan savaş araçları ok ve yaydı.Yakın dövüşte kılıç ve kargı kullanılırdı.
Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti)
Asya Hun Devleti, Orta Asya’da bilinen ilk teşkilatlı Türk devleti Hunlar tarafından kurulmuştur.
Bölgede güçlü bir devlet kuran Hunlar, Ötüken’i başkent yapmışlardır.
Teoman (Tuman) Dönemi:
Asya Hun Devleti’nin bilinen ilk hükümdarı Teoman’dır.
Teoman zamanında (MÖ 220-209) Çinliler, Yüeçiler ve Moğol asıllı Tunguzlarla savaşlar yapılmış, bu savaşların sonucunda Çin topraklarının bir kısmı ele geçirilmiştir.
Asya Hun Devletinde Teoman-Mete Mücadelesi
Teoman’ın, Mete adında bir oğlu vardı.
Teoman’ın, ikinci eşinden bir oğlu daha olunca O, Mete’yi ortadan kaldırmak istedi.
Teoman, varisi olarak diğer oğlunu görmekteydi.
Bu yüzden Mete’yi Yüeçi’lere rehin olarak gönderdi.
Yüe-çilerin kendisini öldüreceğini düşünen Mete, bir fırsatını bularak kaçmayı başardı ve Hun topraklarına sığındı. Mete’nin bu başarısı kısa sürede Hun ülkesinde duyuldu. Teoman, Mete’nin bir kahramanlık göstererek Yüeçilerin elinden kurtulmasından etkilendi. Oğlunun cesaretini ve başarısını takdir ederek, idaresine on bin atlı verdi.
Bununla birlikte Mete, babasına güvenemeyeceğini düşünmekteydi. Mete, babasına karşı bir darbe hazırlığına başladı, bir süre sonra güvendiği askerleriyle babası Teoman’a karşı taht mücadelesine girişti.
Mücadeleyi kazanarak Hunların yönetimini ele geçiren Mete Han kısa sürede diğer Türk ve Moğol boylarını hâkimiyet altına almayı başardı.
Asya Hun Devletinde Mete (Mao-dun) Dönemi:
Mete (MÖ 209-174), cesareti ve teşkilatçılığı sayesinde kısa bir sürede ülke güvenliğini sağlayarak Hun Devleti’nin sınırlarını genişletmiştir.
Mete, hükümranlığı boyunca Orta Asya’da yaşayan bütün Türk boylarını, başta Moğollar olmak üzere diğer kavimleri hâkimiyeti altına almayı başarmıştır.
Önce Tunguzları itaatine almış, daha sonra Yüe-çilerle savaşarak bütün topraklarını ele geçirmiştir.
Mete, Asya Hun Devleti açısından bir tehlike olarak gördüğü Çin’i baskı altına almaya çalışmış, bu yüzden Çin’e birçok sefer düzenlemiştir.
Mete’nin izlediği devlet politikası yüzünden baskı atında kalan Çin, bundan kurtulmak için Hunlarla bir antlaşma yapmıştır (MÖ 200).
Yapılan antlaşma gereğince, Çin’in kuzeyindeki bozkırlar Hunlara bırakılmış, Çinliler Hunlara yıllık vergi vermeyi kabul etmiştir.
Mete, Çin’i tamamen etkisiz hâle getirdiği hâlde Çin topraklarına yerleşmek istememiş, bunu devletin geleceği açısından sakıncalı bulmuştur.
Çünkü Türklerin bu kalabalık kavim arasında benliklerini kaybedeceğini düşünmüştür.
Mete zamanında Asya Hun Devleti ile Çin arasında ticaret anlaşmaları yapılmıştır.
Bu anlaşmaların yapılmasında İpek Yolu’nun etkisi büyüktür.
İpek Yolu üzerinde hâkimiyet isteği zaman zaman bu iki devleti, siyasi ve askerî açılardan karşı karşıya getirmiştir.
Mete zamanında Asya Hun Devleti en geniş sınırlarına ulaşmıştır.
Mete, MÖ 174’te öldüğünde sivil ve askerî teşkilatı ile dış siyasette güçlü bir devlet bırakmıştır.
Bu devlet daha sonra kurulacak olan diğer Türk devletlerine örnek teşkil etmiştir.
Mete’nin ölümünden sonra yerine Ki-ok geçmiştir (MÖ 174-160).
Asya Hun Devletinde Ki-ok Dönemi:
Ki-ok babasının yolunu izlemiş, devraldığı devleti ve düzeni devam ettirmek istemiştir.
Onun döneminde Çin ile olan siyasi ve ticari ilişkiler geliştirilmeye çalışılmıştır.
Ki-ok, bir Çin prensesiyle evlenerek Çinlilerle akrabalık kurma yoluna gitmiştir.
Ki-ok’tan sonra yerine geçen hükümdarlar zamanında Asya Hun Devleti, Çinlilerin etkisi ve entrikalarıyla sarılmış, Çin hâkimiyetine girmemek için büyük mücadeleler verilmiştir.
Ancak bazı başarılara rağmen ülke bütünlüğü korunamamıştır.
Böylece Hun Devleti batı ve güney olmak üzere ikiye ayrılmıştır (MÖ 58).
Batıda bulunan Hunlar Çinlilerin hâkimiyetine girmişlerdir (MÖ 36).
Güney Hunları ise tekrar kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayrılmıştır .
Bunlardan kuzeyde olanı Siyenpiler, güneyde olanı ise Çinliler tarafından yıkılmıştır.
Asya Hun Devletinde Hunlara Karşı İzlenilen Çin Politikası
Hunlar, MÖ IV. yüzyıl başlarında Çin’e sürekli akınlar yaptılar.
Bu nedenle Çin, Hun akınlarını durdurmak amacıyla daha önce kuzey sınırında inşa ettiği kaleleri, yapılan duvarlarla birleştirdi. Böylece ünlü Çin Seddi inşa edildi.
Çin hükümdarları buna rağmen Hunları durdurmayı başaramadı.
Bu çaresizlik Çin’i başka önlemler almaya sevk etti: Çin prenseslerini Hun hakanlarıyla evlendirerek, prensesin yanında Hun sarayına çok sayıda hizmetkâr gönderdiler.
Bu hizmetkârlar casusluk faaliyetinde bulunarak Türkler hakkında bilgi topladılar.
Türk beylerine hediyeler göndererek onları kendilerine bağlamaya ve ekonomik olarak Çin’e bağımlı yaşamaya alıştırdılar.
Hediyeleri ve ekonomik yardımları birden keserek Türkleri itaat altına almaya çalıştılar.
Türk beylerini birbirlerine karşı kışkırtarak Türk devletinin parçalanmasına neden oldular.
Asya Hun Devleti’nin parçalanmasıyla birlikte Hunlar, Çin’in idaresinde kalmışlarsa da millî varlıklarını korumaya çalışmışlardır. Bunların bir kısmı kuzeye çekilerek bağımsız topluluklar hâlinde yaşamış, bir kısmı da batıya göç etmiştir.
Batıya göç edenler Kavimler Göçü’ne sebep olmuştur.
Asya Hun Devleti’nin yıkılması ve bazı Türk boylarının batıya göç etmesinden sonra Çin, Asya’nın en güçlü devleti konumuna gelmiştir.
Asya Hunlarının bir kolu olan Tabgaçlar, Çin’deki karışıklıklardan yararlanarak Çin’in kuzeyinde devlet hâline gelmişlerdir.
Ayrıca Asya da Orhun ve Selenga ırmakları arasında Avar, İran’da Sasani, Maveraünnehir bölgesinde Akhun Devleti kurulmuştur.
Teoman (Tuman) Dönemi: Asya Hun Devleti’nin bilinen ilk hükümdarı Teoman’dır. Teoman döneminde (MÖ 220-209) Çinliler, Yüe-çiler ve Moğol asıllı Tunguzlarla savaşlar yapılmış, bu savaşların neticesinde Çin topraklarının bir kısmı ele geçirilmiştir. Teoman oğlu Mete’yi Yüeçilere esir olarak vermiş, bu esaretten kurtulmayı başaran Mete babasını tahtan indirerek Asya Hun Devletinin hakanı olmuştur.
Mete Dönemi: Mete (MÖ 209-174), cesareti ve teşkilatçılığı sayesinde kısa bir sürede ülke güvenliğini sağlayarak devletin sınırlarını genişletmiştir.
Mete, Orta Asya’da yaşayan bütün Türk boylarını, başta Moğollar olmak üzere diğer kavimleri hâkimiyeti altına almayı başarmıştır.
Önce yakın komşuları olan Tunguzlar ve Yüeçileri itaat altına almış, daha sonra Çin üzerine sefer düzenlemiştir.
Ülkenin sınırları doğuda Kore’ye, batıda Aral Gölüne, kuzeyde Baykal Gölüne, güneyde Tibet Yaylasına kadar uzanmıştır.
Mete, MÖ 174’te öldüğünde sivil ve askerî teşkilatı ile dış siyasette güçlü bir devlet bırakmıştır.
Mete’nin ölümünden sonra yerine Ki-ok geçmiştir
(MÖ 174-160) Ki-ok Dönemi: Mete’den sonra tahta geçen Ki-ok, babasından devraldığı devlet mirasını devam ettirmek istemiştir.
Mete’nin ölümünü fırsat bilerek ayaklanan Yüe-çileri ağır bir yenilgiye uğratmıştır.
Ki-ok Döneminde Çinliler, İpek Yolu’na hâkim olmak ve ipeğe yeni pazarlar bulmak amacıyla yol güzergâhı boyunca ajanlar yerleştirdi.
Çin’in bu politikası daha sonra sürekli hale geldi.
Çin Entrikaları ve İpek Yolu Hâkimiyet Mücadelesi
Ki-ok Çin ile ilişkilerini düzenlemek amacıyla Çinli bir prensesle evlendi. Daha sonraki dönemlerde de Çinli prenseslerle yapılan evlilikler devam etmiştir.
Bu durum Hun Devleti için kötü sonuçlar doğurmuştur.
Şöyle ki prenseslerin maiyetinde gelen casuslar Hun Devleti aleyhine ülke genelinde propaganda yapmışlar, Hunların diğer Türk boylarıyla aralarının açılmasına neden olmuşlardır.
Türklerle yakınlık kuran Çinliler, Türkleri ipek ve çeşitli eşyalarla lüks bir yaşama özendirmişler, böylece devleti içten yıkmak içinde çalışmışlardır.
Ki-ok’un ölümünden sonra başa geçen hükümdarlar döneminde Asya Hun Devleti eski gücünü kaybetmiştir.
Çin’den başlayarak Avrupa’ya kadar uzanan İpek Yolu geçtiği bütün ülkeler için ekonomik öneme sahipti.
Mete zamanında Türklerin hakimiyetinde olan İpek Yolu Çinlilerin çeşitli oyunları sonucu Çin egemenliğine girmiştir.
Bu yolun Çin hakimiyetine girmesi ekonomiyi olumsuz etkilemiştir.
Hunların Çin ile yaptıkları savaşları kaybetmesi sonucunda, Hun Devleti kuzey ve batı olmak üzere ikiye ayrılmıştır (MÖ 58).
Batıda bulunan Hunlar Çinlilerin hâkimiyetine girmişlerdir.
Güney Hunları ise tekrar kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
Bunlardan kuzeyde olanı Siyenpiler, güneyde olanı ise Çinliler tarafından yıkılmıştır.
Hunların yıkılmasında: Taht kavgalarının yaşanması İpek yolu üzerindeki memleketlerin Çin egemenliğine girmesi ve bu durumun ekonomiyi olumsuz etkilemesi Çinli prenseslerle yapılan evlilikler sonucu ülkeye giren casusların Hun beylerini ve Türk boylarını birbirine düşürmesi etkili olmuştur.
Asya Hun Devleti’nin parçalanmasıyla birlikte Hunlar, Çin’in idaresinde kalmışlarsa da millî varlıklarını korumaya çalışmışlardır.
Bunların bir kısmı kuzeye çekilerek bağımsız topluluklar hâlinde yaşamış, bir kısmı da batıya göç etmiştir.
Batıya göç edenler Kavimler Göçü’ne sebep olmuştur.
Türkler savaşta kendilerine avantaj sağlayacak yerleri düşmandan önce gelip tutarlardı.
En önemli savaş usulleri sahte ricat ve pusuydu.
Bu taktiğe göre savaşın başında düşman üzerine saldıran öncü kuvvetler yeniliyor gibi yaparak geri çekilmeye başlar ve düşmanı pusu atılan yere çekmeye çalışırdı.
Pusuya düşürülen düşman çember içine alınarak yok edilirdi.
Bu taktiğe Turan taktiği, hilal taktiği, kurt kapanı ve çember taktiği gibi isimler verilmiştir.
METEHAN
Metehan, Hun İmparatorluğu’nun kurucusu Teoman’ın oğludur.
Tarihte Asya milletlerini tek çatı altında toplayan ilk hükümdardır.
Çin Seddi'ni aşabilen ilk Türk hükümdar olan Metehan, hükümdarlığı süresince Büyük Okyanus’tan Hazar’a, Keşmir’den Kuzey Sibirya’ya kadar bütün Asya’nın hâkimi olmuştur.
Osmanlı tarihçileri tarafından Oğuz Han olarak adlandırılan Metehan Osmanlıların da kökeni olan oğuz boylarındandır.
Metehan’ın doğduğu yer tam olarak bilinmemektedir, fakat MÖ 209 yılında tahta geçtiği, 35 yıl boyunca imparatorluğunun başında kaldığı ve MÖ 174 yılında vefat ettiği bilinmektedir.
Metehan'ın tahta çıkış hikayesi kısaca şu şekilde özetlenebilir:
Çin kaynaklarına göre, Asya Hun İmparatorluğu'nun kurucusu Teoman, oğlu Metehan'ın yerine üvey annesi Yenişi'nin oğlunu tahta çıkarmak istemiştir. Hanlığın beyleri ve Metehan bu duruma karşı çıkmıştır. Dönemin töreleri gereğince Türk annelerden olan, has bir Türk'ün tahta geçmesi gerekmektedir. Teoman, son karısı olan Çinli hatunun Metehan’ı kötülemesi sonucunda dolduruşa gelmiş ve eşi Yenisi’nin oğlunu tahta geçirmek isteyerek veliaht tayin etmiştir. Bu durumdan rahatsız olan Metehan üvey annesinin oyunları neticesinde Yuezhi’ler tarafından rehin alınmıştır. Metehan’ın Yuezhi'lere sığındığını düşünen ve duruma sinirlenen Teoman hemen Yuezhi'lere savaş ilan ederek Metehan’ı öldürtmek istemiştir. Metehan, babası Teoman’ın Yuezhi topraklarına girmeden kaçarak kurtulmuştur.
Bu başarısı ve Yuezhi'lerin mağlup edilmesinden dolayı Teoman Metehan’a 10000 kişilik bir ordu vermiştir.
Metehan bu ordu ile öncelikle üvey annesini ve kardeşlerini, sonra da babasını öldürerek MÖ 209 yılında kağan olmuştur.
Metehan’ın Ok hikâyesi kısaca şu şekilde özetlene bilir: Tarihte çavuş oku adı verilen ıslıklı okun Metehan tarafından icat edildiği bazı kaynaklarda yer almaktadır.
Metehan’ın çocukluğundan beri oynadığı Hedefe Çevirme oyununun, onun tahta geçmesini sağladığı bazı Çin kaynaklarında anlatılmaktadır.
Bu oyuna göre Metehan okunu bir yöne doğrulttuğunda, ordusundaki tüm okçular, hemen o hedefe doğru nişan alıp ateş ederler ve hedefi yok ederlermiş.
Yine bir gün okunu en sevdiği atına çevirmiştir.
Askerlerinden bazıları tereddüt etmiş ve oklarını Metehan’ın atının üzerine doğrultmamışlardır. Bunun üzerine Metehan hemen okunu tereddüt eden askerlerin üzerine doğrultmuştur. Bu nu gören diğer okçular hemen nişan alıp ateş ederek tereddüt eden diğer askerleri öldürmüşlerdir.
Bu hareketi ile mutlak itaat kavramını ordusuna aşılayan Metehan, zamanı geldiğinde 10000 kişilik askeri ile birlikte okunu babasına doğru çevirmiş ve mutlak sonuç kaçınılmaz olmuştur.
Metehan’ın günümüz ordularının temellerini atmış, onbaşı, yüzbaşı, binbaşı, tümen başı gibi rütbelerin kullanıldığı bir orduyu teşkil ettiği bilinmektedir.
Günümüzde Türk Kara Kuvvetlerinin kuruluş yılı Metehan’ın tahta geçtiği MÖ. 209 yılı olarak kabul edilmektedir.
Metehan’ın döneminde meydana gelen olaylar kısaca şu şekilde özetlenebilir: “Birlikten kuvvet doğar” felsefesine inanan Metehan ilk iş olarak bütün Türkleri bir araya getirmeye çalışmış ve Türk Birliğini kurmayı başarmıştır.
Daha sonra Türklerin akrabası sayılan Tunguzları ve Moğolları bir araya getirmiş ve o çağda önünde kimsenin duramayacağı büyüklükte bir ordu teşkil etmiştir.
Metehan zamanında ülke sınırları Kuzeyde Sibirya, Batıda Hazar Denizi ve Güneyde Hindistan’a kadar olan bütün Asya topraklarını içine almıştır. Daha sonra Çin üzerine harekete geçen Metehan önündeki engelleri sırasıyla aşarak Çin’e doğru yaklaşmıştır. Dönemin en büyük ordusundan korkan Çin, Çin Seddi’ni yaptırmış, aşılamayacağına inanarak rahatlık içerisinde bulunmuştur.
Fakat Metehan’ın 320000 kişilik ordusu bu duvarı aşarak Çin İmparatorunun bulunduğu Pateng kalesine ulaşmıştır.
Pateng kalesini ablukaya alan Metehan tabiri caiz ise kaleye kuş uçurtmamıştır.
Pateng kalesine yapılan kuşatmanın kaç gün sürdüğü tam olarak bilinmemektedir, fakat yiyeceği tükenen Pateng kalesinin ve Çin imparatorunun direnci kalmamıştır.
Umudu kalmayan Çin imparatorunun, Kuzeydeki Çin vilayetlerini Türklere bırakmayı ve yıllık vergi ödemeyi kabul etmesi sonucunda kuşatma kaldırılmıştır. Kuşatmanın başarılı sonucu ve elde edilen zafer, Metehan’ın adını tarihe altın harflerle yazdırmıştır.
Metehan daha sonra geçmişte ülkesinden toprak talebinde bulunan doğu komşuları Donghu üzerine harekete geçmiştir.
Donghuları ağır bir yenilgiye uğratmıştır.
Donghular Metehan'ın baskısına dayanamayıp anlaşma yapmak zorunda kalmışlardır.
Donghuları yıllık sığır, at ve deveden oluşan vergilere bağlayan Metehan, MÖ 208 yılında Donghuları egemenliği altına almıştır. Donghular dan sonra Metehan Kuzey Moğolistan'da yaşayan Tunguzlara doğru yönelmiş ve Tunguzları egemenliği altına almıştır.
MÖ 177-165 yılları arasında Hunların güney batısında, Tanrı Dağları ile Gansu arasında yaşayan Yüeçi'lerin üzerine seferler düzenlemiştir.
MÖ 203'te Yüeçi'leri mağlup ederek, Hun İmparatorluğu'nun egemenliği altına girmelerini sağlamıştır.
Metehan daha sonra Ordos bölgesinde hakim olmaya çalışan
Tahin Türklerini yenilgiye uğratmıştır.
Çin üzerine sık sık seferler düzenleyen Metehan Sarı Irmak'ın güneyindeki kaleleri ele geçirmiştir. Bu zafer sonucunda Hunlara büyük gelirler getirecek önemli ticari yollarının kontrolünü ele geçirmiştir.
Bölgede yaşayan Altay kavimlerini egemenliği altına alan Metehan, askeri ve stratejik açıdan güçlenmiştir.
Oğuz Destanında Metehan'ın zaferlerini anlatılmıştır.
Metehan'ın övüldüğü Oğuz Destanı dünyanın en ünlü destanlarındandır.
Oğuz Destanı'nda Metehan'ın doğumu kısaca şu şekilde anlatılır. "Günün birinde Ay Kağanın gözü parladı, bir oğlan çocuk doğurdu.Çocuğun yüzü mavi, ağzı ateş kırmızısı, gözleri ela, saçları, kaşları kara idi.
Güzel perilerden daha güzeldi.
Anasının sütünü bir emdi, bir daha emmedi.
Yiyecek istedi, konuştu.
Doğduktan kırk gün sonra yürümeye, ata binmeye başladı.
Ayakları kurt ayağı, beli kurt beli gibiydi.
Vücudun her yanı tüylüydü. İşi gücü ata binmekti..."
Metehan hayatı boyunca hudutlarının emniyetini sağlamıştır. Yapmış olduğu bir çok fethin yanı sıra devleti de teşkilatlandırmıştır.
Milattan önce 174 yılında vefat eden Metehan'ın yerine, Çin kaynaklarında adı “Ki-yo” olarak bilinen oğlu, Kiyükhan (Gökhan) geçmiştir. Metehan vefatından önce, Asya'da birçok kavimi çatısı altında toplamayı başarmıştır.
Doğudan batıya Japon Denizi'nden İdil Nehri'ne ve kuzeyden güneye Sibirya'dan Tibet ve Keşmir'e uzanan büyük bir imparatorluk kuran Metehan'ın ülkesi yaklaşık 18 milyon km2 büyüklüğe sahip olmuştur.