Sultan I. Ahmed

Sultan I.Ahmet

14.Osmanlı Padişahı

Babası : Sultan III. Mehmed
Annesi : Handan Sultan
Doğduğu Tarih : 18 Nisan 1590
Padişah Olduğu Tarih : 21 Aralık 1603
Ölümü : 22 Kasım 1617

Eşleri 
Mahpeyker Kösem Sultan
Mahfiruz Hatice Sultan
Çocukları II. Osman Şehzade Mehmed Ayşe Sultan Fatma Sultan Gevherhan Sultan Hanzade Sultan IV. Murad Şehzade Bayezid Şehzade Kâsım Atike Sultan Sultan İbrahim Abide Sultan

Sultan I. Ahmed Han Padişah olduğunda
14 yaşında idi.

Tahta çıktığı zaman memleketin iç düzensizliklerinden başka Avusturya ve İran harbleri devam ediyordu.

Hânı süvarilerinin Boğdan ve Eflak’ı tahrip ve Erdel memleketini de sıkıştırmaları üzerine, bu üç beğ Avusturya tarafını bırakıp tekrar Türklerle birlik olunca, imparator sulha yanaşmak zorunda kaldı.

Tuna üzerindeki Zitvatorok denen yerde Osmanlılarla andlaşma yapıldı (1606).

Böylelikle 15 yıldır sürüp giden Avusturya (Nemçe) harbleri sona ermiş oldu.

Bu andlaşma Osmanlı Devletinin Avrupa’daki ilerleyişinin durduğunun bir vesikası olarak kabul edilir.

İran savaşlarına gelince, İran şahı Büyük lâkabıyla anılan Şah Abbas ile yapılan muharebelerde hiç de iyi neticeler alınmadı.

Nihayet 1612’de İranlılarla da sulh yapıldı.

Fakat üç sene sonra iki devlet arasında savaş yeniden başladı (1615).

Bir aralık anlaşma yapılır gibi olduysa da savaş gene devam etti.

Celâlî denilen eşkıya yer yer
Anadolu’yu kaplamıştı.

Kuyucu Murâd Paşa, yıllarca uğraşarak ve yakaladığı zorbaları kuyulara doldurarak Anadolu’yu temizledi ve halka geniş bir nefes aldırdı. I. Ahmed zamanında Murâd Reis ve Halil Paşa gibi deniz kahramanları Türk donanmasına zaferler kazandırmışlardır.

Padişah, savaşlardan ve gailelerden ancak başını kurtarmıştı ki, ömrü vefa etmedi; genç yaşında öldü.

İstanbul’da At meydanında yaptırdığı ismi ile anılan (Sultânahmet Câmi‘i) yanındaki türbesine defnedildi (1616).

Yıldırım Bayezid’den beri sürüp gelen nizâm-ı âlem için kardeş katli meselesini düştüğü suiistimal çukurundan çıkarması ve bu usul yerine, saltanatın sülaleden en büyüğe geçmesi yani ekberiyyet ve erşediyyet nizâmını koyması ve kardeşi Mustafa’yı öldürmemesi gibi önemli icraatları vardır.

Sultân Ahmed Câmi’ini o yaptırmıştır.

I. Ahmed devri denilince akla gelen isimlerin başında, Celâlî İsyânlarını durduran, devlet ve kanun nizâmının tesisi için yazılı ve fiilî tedbirler alan Vezir ve sonradan da Sadrazam olan Kuyucu Murâd Paşa gelmektedir.

20.11.1603 Sultan III. Mehmed’in ölümü.

21.12.1603 I. Ahmed’in Padişah olması.

29.12.1603 Malkoç Ali Paşa’nın veziriazam olması.

23.01.1604 Padişah I. Ahmed’in sünnet olması.

12.11.1605 Celalilerin, Osmanlıları Bolvadin’de bozguna uğratmaları.

20.10.1606 Zitvatorok Barış görüşmeleri. (Osmanlı-Avusturya)

22.10.1607 Oruç Ovası zaferi.

01.08.1609 Kâbe örtülerinin İstanbul’dan gönderilmesi.

08.10.1609 Sultanahmet Camii’nin temeli’ni atma töreni.

20.11.1612 Osmanlı-Safavi barışı.

09.06.1617 Sultanahmed Camiinin açılışı.

27.09.1617 Osmanlı-Lehistan barışı.

22.11.1617 Sultan I. Ahmed’in ölümü

.




Zitvatorok Antlaşması

1593-1606

Osmanlı-Avusturya savaşlarına son veren, 11 Kasım 1606 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu ve Avusturya Arşidüklüğü arasında imzalanmış bir barış antlaşmasıdır.

1593 yılında başlayan ve 1606 yılına değin devam eden Osmanlı-Avusturya savaşlarını sona erdiren antlaşma
Zitvatorok Antlaşması'dır

Zitvatorok antlaşması nedenleri

Avusturya Kanuni döneminde imzalanan 1533 İstanbul Antlaşması'yla Osmanlı Devleti'ne her yıl vergi vermekteydi.

Avusturya'nın bu vergileri ödememeye başlaması ve 1593 yılında çıkan bir sınır çatışması yüzünden Osmanlı Devleti ile arası açıldı.

Bu nedenlerle Osmanlı Devleti 1593'te Avusturya üzerine sefer yapmaya karar verdi.

Savaşın ilk yıllarında Osmanlı orduları başarı kazanamadı.

Kanuni'den sonra tahta geçen II.Selim ve III.Murat ordunun başında hiç sefere çıkmamıştı.

III.Murat'tan sonra başa geçen III.Mehmet'in ordunun başında sefere çıkması durumu değiştirdi.

Avusturya orduları 1596'da Haçova'da
kesin bir yenilgiye uğratıldı.

Ayrıca savaşın başında kaybedilen Kanice ve Estergon Kaleleri Avusturya'dan geri alındı.

Avusturya kralı Ferdinand Kanije 1601'de kalesini almak için yeniden kuşattıysa da kale komutanı Tiryaki Hasan Paşanın kaleyi kahramanca savunması sonucu yenilerek geri çekildi.

Bu başarılar, Osmanlı Devleti'nin bölgedeki gücünü yeniden arttırdı.

Savaşın başında Osmanlı Devleti'nden ayrılıp Avusturya'ya yardım eden Eflak ve Boğdan beyleri Osmanlı Devleti'ne yeniden itaat ettiler.

Gelişmeler sonucu Avusturya, Osmanlı Devleti'ne barış teklif etti.

Doğuda süren İran savaşları ve Anadolu'daki Celali isyanları nedeniyle Osmanlı Devleti Avusturya'nın barış teklifini kabul etti.

CELALİ İSYANLARI

17’nci yüzyılın I. Ahmet ve IV. Murat dönemlerinde, ekonomik sebepler başta olmak üzere toplumsal ve siyasal alanda bozulmaların yaşanması sonucunda Anadolu’nun çeşitli yerlerinde ayaklanmalar ortaya çıkmaya başlamıştır.

Anadolu’da çıkan bu isyanlara Celali İsyanları adı verilmiştir.

Ekseriyetle halk tarafından çıkarılan celali isyanlarına, savaşlardan kaçan askerler, medrese öğrencileri ve başıboş kalan donanma askerleri katılmıştır.

Meydana gelen bu isyanların en önemlileri Canbolatoğlu, Kalenderoğlu, Karayazıcı, Deli Hasan, Katırcıoğlu, Gürcü Nebi ve Tavil Ahmet isyanlarıdır.

İsyanların bastırılmasında ve önlenmesinde Padişahların halkın ezilmemesi için Adalet nameler yayınlattığı bilinmektedir, fakat yapılan bu iyimser hareketler merkezi otoritenin zayıflığından dolayı istenen amaca ulaşamamıştır.

Celali isyanlarının kısaca sebepleri şu şekilde özetlenebilir:

1. Osmanlı Devleti’nde tımar sisteminin bozulması ve iltizam sisteminin yaygınlaşması sonucunda isyanlar görülmeye başlamıştır.

2. Ekonomik durumu gittikçe kötüye giden halkın üzerinden daha fazla vergi alınmaya çalışılması sonucu bu isyanlar görülmüştür.

3. Kadıların ve Sancakbeylerinin adaletsiz davranışları ve haksız vergi alımlarına gitme teşebbüsleri halkın huzurunu iyice kaçırmıştır.

4. Osmanlı Devleti’nin 17‘nci yüzyılda yaptığı savaşlarda başarılı neticeler alamaması nedeniyle askerlikten kaçanlar eşkıyalık yapmaya başlamışlardır.

5. Avusturya ve İran ile yapılan savaşların uzun sürmesi halkı iyice yıpratmıştır.

Celali İsyanlarının sonuçları ise kısaca şu şekilde özetlenebilir

1. Halkın Osmanlı Devleti’ne olan güveni iyice azalmaya başlamıştır.

2. Anadolu’da Osmanlı Devleti’nin otoritesi sarsılmış, huzur ve asayiş muhafaza edilemeyecek duruma gelmiştir.

3. Vergilerin düzenli toplanamaması nedeni ile devlet gelirleri giderek azalmıştır.

4. Kırsal kesimlerde yaşayan halk şehirlere göç etmeye başlamıştır. Köyler yavaş yavaş boşalmaya başlamıştır

5. Köylerin boşalması neticesinde tarımsal faaliyetler azalmaya başlamış, ekonomik hayat durgunlaşmış ve şehirlerde işsizlik artmaya başlamıştır.

6. Osmanlı ve Avusturya arasında yapılan savaşlarda ekonomik sıkıntılar yaşanmaya başlamıştır. Bu durum savaşların seyrini değiştirmiştir.

7. Çıkan ayaklanmaların bastırılması için isyancıları şefleri konumundaki kişilerin bazıları öldürülmüş, bazılarına da devlete bağlılıklarını göstermeleri şartıyla rütbeler ve devlet görevleri verilmiştir.
Bu durum benzer birçok isyanın çıkmasına sebep olmuştur.

Sultan Ahmed Camii 

Bizans imparatorlarından Jüstiyen'in yaptırdığı Ayasofya-nın karşısında İslâm mimarisinin mümtaz eserlerinden biri olan Sultan Ahmed Camii altı minaresi ile deniz tarafından bakıldığında İstanbul'un görünen devasa manzarası içinde zarif bir şekilde hemen kendini belli eder.

Altı adet minaresinin etrafını süsleyen ondört şerefe; Sultan Ahmed Hazretle­rini ondördüncü padişah olduğunun bir senedi olarak bazı ta­rihçilerin, Süleyman ve Musa Çelebileri padişah sayarak onaltıncı padişahtır demelerini yalanlarcasına...

Bu büyük ve muazzam yapının mimarı Sedefkâr Mehmed Ağa, ustası Si­nan gibi, manevi âlemden aldığı irşadlarla bu eseri bir elinde teşbih, bir elinde arşın, kâh oraya koşarak kâh buraya koşa­rak meydana çıkmasına savlet eder aziz bir muhteremdi.

Camiinin içindeki çiniler ve hatt san'atının nefis örnekleri hâla mükemmel görüntüsünü devam ettirmektedir.

Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri ise zamanının kutbu olduğu kuvvetli rivayetlerle günümüze kadar gelen bir ehlullahtı.

Sultan Ahmed Hazretleri bu zata intisab etmiş ve onun irşadları ile seyrü sü­lük dalgalarında kulaçlar atmıştır.

Hazreti padişah intisabının ilk zamanlarında gönül sultanı Aziz Mahmud Hüdai Hazretlerine abdest alması için ibrikle su dörkerken, Valde Sultan'da peşkir (havlu) tutarken; Hazreti padişahın içinden bir ses «Şeyhim bir keramet göstersede mest olsak» der.

Hazreti Şeyh abdest duasını bitirip, müridi olan padişaha bakar ve «Bizim gibi bir fakire padişah su dö­ker, valide Sultan peşkir tutar, daha ne keramet istersiniz»
di­ye padişahın kalbinden geçeni okuduğunu ihsas eder.

Halbuki ehli tarik erbabı bilir ki, kalbini şeyhine teslim eden mürid şeyhinin elindedir.

Ona o arzuyu şeyhi verdirir.

Padişah bu­nun üzerine şeyhinin ellerine sarılır.

Aziz Mahmud Hüdai hazretleri Hicri 948, Milâdi 1541'de doğmuş ve doğum yeri Koçhisar'da tahsilini tamamladıktan sonra Bursa'ya gelmişti.

Bursa'da kadılık ve medrese mü­derrislik (bu günkü lisanla profesörlük) yaparken tasavvuf deryasına dalar, şeyhinin emriyle İstanbul'a gelir. Burada nâmı yayılır.

Sultan Ahmed hazretlerinin bir rüyasını tabir et­tikten sonra Hazreti padişahı bağlıları arasına alan Aziz Mah­mud Hüdai Hazretleri şüphesizki padişahı matluplardan say­dığı için tasarrufunu kullanıp padişaha o rüyayı' göstermiş ve tabirini yapınca da kendisine bağlamıştır.

Bilindiği gibi seyrü sülük erbabınmın içinde matlubin tabir olunan bir zümre var­dır.

Onlar zamanın mutasarrıfının kendi getirdikleridir. Onlar gelmek istemeseler bile Efendi Hazretleri onlara öyle oyunlar yaparlarki sonunda o saadet kapısını çalarlar ve biz teslim olduk derler.

İşte Sultan Ahmed Hazretleri de öyle matlubin bir zat idiki, böyle yüksek bir gönül sultanının bir mıhladız gi­bi çektiği cevherdi.

Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri,
Sultan Ahmed'den sonra 1. Mustafa, 2. Osman ve 4. Murad devrni yaşamış hatta o kudretli sultan 4. Murad'a bizzat Eyyub sul-tan'da kılıç kuşatmıştır.

Onun müntesibi olan hiç bir denizcinin denizde boğulmadığı rivayeti pek yaygındır. Rahmetulahi aleyh.



 
 
 
Bugün 33 ziyaretçi (65 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol