Avrupa Hun İmparatorluğu, Atilla (Attilla) nın Avrupada kurduğu ve Fransaya kadar giderek Kavimler Göçünü başlatan Hun İmparatorluğu......
Avrupa Hun İmparatorluğu,Orta Asyada varlığını yitirerek Batıya doğru göç ederek Hazar bölgesinde toplanan Hun kütlelerinin bölgede çoğalmasıyla ortaya çıkan, varolduğu kısa dönemde Tarihe silinmeyecek izler bırakmış ve diğer büyük Türk imparatorluklarının temelini oluşturmuş önemli bir devlet olmuştur.
Avrupa Hunlarının tarih sahnesine çıkışları, dünya literatüründe farklı bir öneme daha sahiptir.
Avrupa Hunları, Hazar denizinden Avrupaya doğru ilerlemeden önce, Avrupadaki demografik yapı bugünküne göre çok daha belirsizdi.
Avrupa kıtası Roma İmparatorluğundan ve İmparatorluğa dahil olmayan Barbar kavimlerden oluşuyordu.
Bu barbar kavimler bir imparatorluk seviyesine ulaşmamış, ancak bulundukları topraklarıda Roma’nın yönetimine bırakmamışlardır.
Yaşayış şekilleri ve kültürel değerlerinin çok zayıf olması nedeniyle bu topluluklardan Barbar kavimler olarak bahsedilir.
Bu barbar kavimler, bugün Avrupa kıtasında bulunan ülkelerin atalarıdırlar.
Hunların Avrupaya ilerlemeleriyle bölgedeki demografik yapı önemli ölçüde etkilendi.
Hunlardan önce Kafkaslara kadar uzanan bu barbar kavimler, Hunların Tuna nehrini aşarak Avrupayı otoritesi altına almaya başlamasıyla bu barbar kavimler Avrupanın içlerine doğru ilerleyerek
Roma ile karşı karşıya gelmiştir.
Bu barbar kavimlerin Roma üzerindeki baskıları sonucunda Roma ikiye bölünmüş, varoluş mücadelesine giren barbar kavimler, zamanla kendi yönetimlerini oluşturmuştur.
Tarih, bu dönemi Kavimler göçü olarak kaydetmiştir.
Bu süreç, Hunların Avrupaya girmesinde başlar, Avrupa Hun İmparatorluğunun yıkılmasıyla neticelenir.
Günümüz dünyasındaki medeni Avrupa ülkeleri, bugünki varlıklarını “Barbar Türkler” olarak telafuz ettikleri Avrupa Hunlarına borçludurlar diyebiliriz.
Avrupa Hunlarının Tarih Sahnesine Çıkışı
(352)
Önce Doğu ve Batı, daha sonrada Kuzey ve Güney olarak ikiye bölünen Büyük Hun İmparatorluğunun Orta Asyada varlığını yitirmeye başlamasıyla batıya doğru göç eden Hun toplulukları Hazar gölü çevresinde yoğunlaşmıştı.
M.Ö. 36 yılında başlayıp, M.S. 300 lü yıllara kadar devam eden bu göç hareketiyle Bu bölgede yaklaşık 300 yıl boyunca yaşayan Hun toplulukları, zamanla bölgeye hakim bir güç haline geldi.
Büyük Hun İmparatorluğu döneminde devletçilik vasfı kazanan Hun Türkleri, bu vasıflarını bulundukları bölgeye de taşıyarak zamanla güçlerini birleştirerek yeni bir imparatorluk kurmaya doğru ilerlediler.
Günümüz literatüründe Avrupa Hun İmparatorluğunun kuruluşu 374 olarak geçer.
Zamanla yapılan araştırmalar Avrupa Hunlarının ilk hakanının “Kama Tarkan” olduğunu ortaya çıkartmıştır.
Kama Tarkan, bölgedeki Hun topluluklarını yönetimi altında toplayarak 352 yılında Avrupa Hun İmparatorluğunu fiilen kurdu ve yönetimi 370 yılına kadar elinde bulundurarak Hazar ve çevresinde önemli bir güç haline gelerek hakimiyet alanını batıya doğru ilerletti.
Geçen 18 yıl, Hazar bölgesinde yaşayan Hun Türklerinin teşkilatlanmasını ve Devlet düzenine geçmesini sağladı.
Balamir Dönemi (370-378)
Balamir, Kama Tarkan’ın ölümüyle yönetime geçti.
Yönetime geçmesiyle Batıya doğru ilerlemeye başladı ve bölgede bulunan Alan ülkesini ele geçirdi.
Bu dönemde bölgede, imparatorluk niteliği taşımayan ancak kalabalık ve güçlü barbar kavimler bulunuyordu.
Bugünki pek çok Avrupa ülkesinin atası olan bu barbar kavimler zaman zaman Roma imparatorluklarının sınırlarını zorlayarak bölgedeki varlıklarını devam ettiriyorlardı.
Balamir, İdil nehrini geçerek bu bölgede bulunan Gotlara baskı kurmaya başladı.
Gotlarla İlk savaş 375 yılında gerçekleşti.
Savaşı kazanan Balamir, Gotları Avrupanın içlerine, Romaya doğru ilerlemelerini sağladı.
Kavimler Göçü olarak tarihe geçen süreç bu savaşla başlamıştır.
Balamir döneminde Hunlar, hakimiyet alanlarını genişleterek Avrupaya doğru ilerlediler.
Alipbi Dönemi (378-390)
Avrupalıların “Baltazar” ünvanı verdiği Alipbi, Balamir’in ölümünden sonra yönetime geçti.
Alipbi’nin yönetimiyle Hunlar Balkanlara doğru ilerleyerek hakimiyet alanını giderek genişletmeye başladı.
Aynı yıl Tuna nehrini geçerek Trakyaya kadar ilerledi.
Bu ilerleyişinde Romadan herhangi bir direniş görmedi.
Hunların ilerlemesiyle zor durumda kalan barbar kavimler, Hunlarla mücadele etmek yerine Romanın üzerine gitmeyi yeğelediler.
İlerleyen yıllarda da Roma, barbar kavimlerin saldırılarıyla uğraşırken Hunlar bölgedeki hakimiyetlerini güçlendirdiler.
Uldız Dönemi (390-412)
Alipbi’nin ölümüyle tahta Uldız geçti.
Uldız, yönetime geçtiği dönemde Karpat dağlarını aşarak bugünki Macaristana kadar ulaştı.
I. Theodosius’un 395 de ölmesiyle Roma Doğu ve Batı olarak ikiye bölündü.
Theodosius Roma’yı tek başına yöneten son hükümdar olmuştu.
Romanın ikiye bölünmesiyle Uldız Trakya ve Balkanlar üzerine yürüdü.
Aynı dönemde, bir diğer koldanda Bugünki Şanlıurfa ve Lübnana kadar hızla ilerleyip akdenize ulaştı.
Aslında bu nedenle Türklerin Anadoluya ilk girişi 395 dir.
Uldız Akdenize kadar ulaştı ancak
Kısa bir süre sonra birliklerini
Karadenize geri çekti.
Avrupa Hunlarının dış politikası Uldız zamanında şekillendi.
Bölgedeki barbar kavimlere karşı Romayla iyi ilişkiler kurulmaya başlandı.
Zira bu kavimler düzensiz ve barbarca yaşıyorlar bu nedenle kontrol altında tutulamıyorlardı.
Hunlar, Tuna boylarına ilerledikçe barbar kavimlerde Roma sınırlarını zorlamaya başladılar.
Bu baskılarla zor durumda kalan Batı roma, Uldızdan yardım istedi.
Hunlar ile Radagais komutasındaki barbar kavimler 406 yılında, bugünki floransa bölgesinde karşı karşıya geldiler.
Uldız, savaşı kazanarak Radagais’i esir aldı ve Batı Roma tarafından idam edildi.
Batı Roma ile iyi ilişkiler içerisinde olan Uldız, Doğu Romayla mücadele halindeydi.
409 yılında Tunayı geçerek Doğu Romayı baskı altına almaya başladı.
Uldız, Doğu Romanın gönderdiği elçiye “Güneşin Battığı Yere Kadar Her Yeri Zaptedebilirim” diyerek meydan okuduğu tarih kaynaklarında geçmektedir.
Karaton Dönemi (412-422)
Karaton, Uldız’dan siyasi istikameti belirlenmiş, taşları yerine oturmuş bir imparatorluk devraldı.
Batı Roma ile iyi ilişkiler kurulmaya başlanmıştı.
Bu doğrultuda Batı Romanın üzerine çok fazla gidilmiyordu.
Bu iyi ilişkiler Doğu Roma için geçerli değildi. Ancak Karaton döneminde Doğu Romanında fazlaca üzerine gidilmedi.
Karaton 10 Yıl kadar yönetimi elinde bulundurdu.
Bu süre zarfında Karadeniz bölgesinde Hun varlığını sağlamlaştırarak bölgedeki teşkilatlanmayı güçlendirdi.
Karaton döneminde fazlaca önemli gelişmeler ortaya çıkmadı.
Karaton dönemi, Avrupa Hunları için durgun sayılabilecek bir dönem olmuştur.
Rua Dönemi (422-434)
Karatonun ölümünden sonra Hunların yönetimi hükümdar ailesince ortak yönetildi.
Kardeş olan Rua, Muncuk, Aybars, Oktar ülkeyi birlikte yönettiler.
Rua devletin başına geçti.
Doğu kanadını Aybars, batı kanadını ise Oktar yönetti.
Muncuk ise kısa bir süre sonra öldü.
Rua döneminde Doğu Roma’nın Hunlar üzerinde bazı beşinci kol faaliyetleri başladı.
Doğu Roma imparatoru II. Theodosius, Hunlara bağlı olan barbar kavimleri kışkırtmaya ve Hun birliğinden ayırmaya çalışıyordu.
Casusların yaklanması ve Doğu Romanın faaliyetlerinin ortaya çıkması üzerine Rua Doğu Romanın üzerine yürüyerek önemli bir savaş kazandı.
Bu savaş sonrasında Doğu Roma ilk kez Vergiye bağlandı.
Uldız döneminde iyi ilişkiler içine girilen Batı Roma ile Rua dönemindede iyi ilişkiler devam ettirildi.
Rua döneminde Batı Roma’da iç karışıklıklar ortaya çıkmıştı.
Bu durumdan faydalanmak isteyen Doğu Roma imparatoru II. Theodosius, ordularını Batı Roma’ya gönderdi.
Batı Roma’nın Rua’dan yardım istemesiyle, Rua güçlerini Batı Roma’ya gönderdi.
II. Theodosius’un ordusu Hunları karşısına almak istemedi ve geri döndü.
Takip eden yıllarda Doğu Roma, Hunlara bağlı kabileleri kışkırtmaya devam etti.
Rua bunun üzerine Doğu Romalı tüccarların Hun toprakları içine girmesini de yasakladı.
Attila Dönemi (434-453)
434 yılında, Rua’nın ölümüyle yönetim, Rua’nın kardeşi Muncuk’un iki oğluna kaldı.
Bleda ve kardeşi Attila, bu dönemde imparatorluğun yönetimine geçtiler.
Yaşça büyük olması nedeniyle yönetim Bleda daydı.
Ancak Bleda, yeteri kadar varlık gösteremedi.
Savaşlarda başarısız sonuçlar alması nedeniyle genellikle savaşları Attila yönetiyordu.
Zamanla Ağabeyi Bleda kardeşi Attila ile
mücadeleye girdi.
İmparatorluk 10 yıl kadar bu şekilde yönetildi.
Ancak Attila, 445 yılında ağabeyi Bledayı öldürerek yönetimi tek başına eline aldı.
Attila’nın amacı, hem Doğu hem Batı Romayı egemenliği altına almaktı.
Uldız döneminden bu yana Batı Roma ile iyi ilişkiler içine girilmişti.
Ancak Attila, bu şekilde devam etmeyecekti.
Doğu Roma ile ilişkiler zaten kötüydü.
Daha önce Doğu Roma üzerine birkaç kez yürünmüş ve baskı altına alınmıştı.
Doğu Roma halen Hunlara vergi ödüyordu.
Ancak Doğu Roma’nın Hunlar üzerindeki oyunları halen devam ediyordu.
Ruanın ölümünden hemen sonra Attila, Doğu Romanın üzerine yürüdü ve savaşı kazanarak Margos antlaşması imzalandı.
Bu antlaşmayla vergi iki katına çıkartıldı.
Doğu Roma, antlaşmayı imzalasada antlaşmanın şartlarına uymuyordu.
Bunun üzerine Attila, 441 yılında tekrar Doğu Roma’nın üzerine yürüdü.
Trakyaya kadar ilerledi ve vergi üç katına çıkartıldı.
Böylelikle Balkanlar yoluda açılmış oldu.
Doğu Roma, Hunlara karşı faaliyetlerine devam etti.
Yine antlaşmaya aykırı hareket ederek Hunlara bağlı kavimleri isyana teşvik etti.
Ticaret kurallarını çiğneyerek tüccarlarını Hun topraklarına gönderdi.
Attila, bu kez Doğu Romanın üzerine iki koldan saldırıya geçti (447).
Bi kolu Yunanistandan girerek Tselya’ya kadar ilerledi.
Diğer koldan Sofya, Lüleburgaz, Flibe şehirlerini ele geçirdi.
Bugünki Büyük Çekmece yakınlarına kadar ulaştı.
Bu ilerleyişten sonra Doğu Roma tekrar barış istedi.
Antolyos antlaşması imzalandı ve vergi üç katına çıkartıldı, savaş tazminatı ödetildi ve Tunanın güneyindeki bölge Doğu Roma askerlerinden arındırıldı.
Attila, Batı Roma imparatorunun kızıyla evlendi (451).
Karısının çeyizi olarak Batı Roma topraklarının yarısını istedi.
Bunun üzerine Batı Roma ve Hun İmparatorluğu büyük bir savaşa girdi.
Attila ordularını, Batı Romanın asker deposu olarak görülen Galya’ya gönderdi.
Attila buraya 200 bin kişilik bir orduyla geldi.
Ordunun 100 Bin’i Hunlardan, 100 Bin’i kendisine bağlı kavimlerden oluşuyordu.
Batı Roma’da denk bir kuvvetle savaşa katıldı.
Ordular Katalon ovasında karşı karşıya geldiler.
Savaş 24 saat sürdü.
İki tarafta çok ağır kayıplar verdiler.
Buna rağmen savaş henüz sonuçlanmamıştı.
Ancak Batı Roma Askerleri, aynı gece askerlerini geri çekti ve yenilgiyi kabul etti.
Attila, Galyayı işkal ederek yenilmezliğini tüm dünyaya kabul ettirmişti artık.
Attilanın amacı Doğu Romayı tamamen kendisine bağlamaktı.
Kesin sonuç almak için 452 yılında bir sefer daha düzenledi.
Romanın artık karşı koyacak gücü yoktu.
Attila, ordusuyla Alpleri aşarak Po ovasına indi ve İtalyanın kuzey kentlerini ele geçirerek Roma önüne kadar ilerledi.
Papa 2. Leo, Attilanın huzuruna çıkarak Attilanın romaya zaten hakim olduğunu söyleyerek Hristiyanlığın merkezi olarak kabul edilen Roma’nın yıkılmamasını talep etti.
Bu dönemde bölgede Veba salgını sorunu vardı.
Attila bu seferle Doğu Romayı egemenliği altına almış oldu.
Bölgedeki Veba salgını nedeniyle daha fazla ilerlemedi ve vergiyi arttırarak geri döndü.
Attila, 453 yılında şüpheli bir şekilde öldü.
Bazı tarih kaynakları Attilanın karısı tarafından zehirlendiğini ifade eder.
İlek Dönemi (453-455)
Attilanın 3 oğlu bulunuyordu.
İlek, Dengizik, İrnek.
Attilanın ölümüyle yönetime, en büyük oğlu İlek geçti.
Ancak diğer kardeşlerle arasında saltanat mücadelesi yaşandı. Bu mücadele Hunları iç karışıklıklara ve yönetimde zafiyetler yaşanmasına sebep oldu.
Bu iç karışıklıklar nedeniyle, Hunlara bağlı olan kavimler Hun idaresinden ayrıldı.
Bugünkü Avrupa ülkelerinin ataları olan bu kavimler, Hunlardan ayrıldıktan sonra bölgede kendi yönetimlerini oluşturup Avrupanın bugünkü demografik yapısının alt yapısını oluşturdular.
İlek döneminde, ilk ağır yenilgi alındı. Hunlar Nadao savaşında yenilgiye uğradılar.
Bu yenilgiden sonra Hunlardaki iç karışıklıklar dahada arttı.
Bugünkü Almanların ataları olan Germenler, İlek dönemine kadar Hunlara bağlı bir kavim olarak yaşıyorlardı.
İmparatorluk içerisinde sorunların yaşanmasıyla Germenlerde isyan ettiler.
İlek, bu isyanı bastırmak için Germenlerle girdiği mücadelede öldü.
Dengizik Dönemi (455-469)
Yönetimi İlek’den devralan Dengizik, imparatorluğu 14 yıl yönetti. Ancak yönetimi başarılı olamadı. Hunlar zayıflamaya ve küçülmeye başladı. Hem Roma, hem Hunlardan ayrılan kavimler bölgede güçlenmeye ve söz sahibi olmaya başladılar. Dengizik’de, Doğu Roma ile girdiği savaşta öldü. Tarih kaynaklarında Dengizik’in ölümü, Avrupa Hunlarının yıkılışı olarak kabul edilir. Avrupa Hun İmparatorluğunun Dağılması Dengizikten sonra Hun imparatorluğu yönetilemez duruma geldi.
Hem İmparatorluk gücü çok zayıfladı, hemde daha önce Hunlara bağlı kavimler isyan ederek ayrı bir güç olarak Hunların düşmanı haline geldi.
Bunun üzerine, Attilanın en küçük oğlu olan İrnek, Hun kabileleriyle birlikte bugünki Karadenizin kuzeyine doğru çekildi. İmparatorluk yıkılmıştı ancak bölgedeki Hun varlığı devam etti.
İrnek’den sonra Hun kabileleri Tingiz, Belkermek, Çuraş, Tarya, Buyan ve Çelbir tarafından yönetildi.
Avrupa Hun İmparatorluğu yıkılmıştı ancak Hunlar yokolmadı.
Karadenizin kuzeyinden yayılarak kabileler halinde varlığını devam ettirdi.
Bugün dahi Avrupa’da, Kafkaslarda, Balkanlarda, Kırımda Türk izlerine rastlamaktayız.
İmparatorluğun yıkılmasıyla Bölgedeki Hunların bir kısmı Karadenizin kuzeyinde varlığını devam ettirdi.
Bir kısmı Hazara dönmek için Kafkaslara doğru ilerledi, bir kısmı bölgede oluşmaya başlayan diğer bir güç olan Avarlara katıldı, bi kısmı ise güneye doğru inerek balkanlara yayıldı.
Balkanlara yayılan Hunlar, bugünkü Bulgaristanın temelini oluşturmuşlardır.
Bulgar sözcüğü Türkçe bir ifade olan Bulgamaktan (Dağılmak, yayılmak) gelmektedir.
Karadenizin Kuzey bölgesinde varlığını sürdüren Hunların bir kısmı Karpat dağları ve çevresine ilerleyerek bugünkü Macaristanın temelini oluşturdular.
Zira Macaristanın ismi olan Hungary, Avrupa Hun İmparatorluğundan miras kalmıştır.
Bugün Macaristanda halen Türk kültürünün izlerine rastlamak mümkündür.
Özellikle Gagağuz (Gökoğuz) lar Türk olduklarının ve Attilanın torunları olduklarının farkındadırlar.
Karadenizi terk etmeyen Hunlar ise bölgede kaldılar.
Bu kabilelerde Kırım Türklerinin atalarıdırlar.
Bölgedeki Hunların önemli bir kısmı Hazara dönmek üzere Kafkaslara doğru çekildiler.
Bu topluluk Kafkaslardaki diğer toplumlara karışarak asimile olsalarda bazı kabilelerin varlıklarını uzun süre korudukları tarih kaynaklarında geçmektedir.
AVRUPA HUN DEVLETİ
Kavimler göçünü başlatan Batı Hunları tarafından kurulmuştur. İlk hükümdarları BALAMİR, en önemli hükümdarları ATTİLA'dır. NOT: Anadolu'ya ilk Türk akınları Avrupa Hunları tarafından yapılmıştır. ULDIZ'IN ROMA SİYASETİ: Balamirden sonra Batı Hunlarının başına geçen Uldız, Roma İmparatorluğuna karşı akılcı bir siyaset izlemiştir. Hunların düşmanları Germen Kavimleri ile savaştığından, Batı Roma İmparatorluğu ile iyi geçinmiş, Doğu Roma'yı (Bizans) ise baskı altına almaya çalışmıştır. HUN KEŞİF BİRLİKLERİNİN ANADOLU'YA GİRİŞLERİ Roma İmparatoru Theodosius'un ölüm yılı olan 395'te Hun'lar yeniden harekete geçtiler. Bu hareket iki yönde gelişti. Hun'lar dan bir kısım Balkanlar'dan Trakya'ya doğru ilerlerken, daha büyük sayıdaki diğer kısım Kafkas'lar üzerinden Anadolu'ya doğru indiler. Hun Devleti'nin Don nehri havalisindeki doğu kanadı'' tarafından tertiplenen Anadolu akını BASIK ve KURASIK adlı iki Hun kumandanı tarafından yönetiliyordu. Romalı'lar kadar Sasani'lerde bu akından rahatsız oldular. Hun birlikleri Erzurum bölgesinden itibaren Karasu, Fırat vadileri boyunca ilerleyerek Malatya ve Çukurova'ya ulaştılar. Daha sonra Suriye'ye inerek Sur'u baskı altına alıp Kudüs'e yöneldiler. En nihayet kuey istikametine dönerek Kayseri, Ankara ve havalisine kadar ulaştılar. Oradan Azerbaycan, Bakü yolu ile kuzeye merkezlerine döndüler. Bu Türklerin Anadolu'da tarihe geçmiş ilk görünüşleri oldu. BATI ROMA HUN İLİŞKİLERİ Batıdaki Hun baskısı, 400 yılına doğru iyice hissedildi. Hun komutanı ULDIZ'ın Tuna'da görülmesi üzerine kavimler göçünün ikinci büyük dalgası başladı. Hun'lar dan kaçan kütleler Batı Roma topraklarına saldırıyor, hatta Alarik komutasında Galya'ya uzanan Got tehlikesi Romalı'lar tarafından güçlükle önlendi. Fakat daha önemlisi RADAGAİS tarafından birleştirilen Vandal, Sueb, Kuad Burgond, Sakson, Alman birlikleri hızla Roma üzerine saldırdılar. Çiğnedikleri İtalya topraklarında müthiş tahribat yapıyorlardı. Daha önce Vandal akınını durduran Roma komutanı Stiliko bu akını durduramadı. Yardım isteyen Roma'ya takviye Hun birliklerinin gelmesiyle Floransa'nın güneyinde cereyan eden savaşta istilacılar yenilmekten kurtulamadılar. İstilacı komutanı Radagais yakalanarak idam edildi.(406) Batı yolu üzerindeki bütün engeller de bu sayede kalkmış oluyordu. 410 yıllarında ölen Uldız'dan sonra Hun İmparatorluğunun başına KARATON geçti.Bu hükümdar on yıl kadar doğu işleriyle meşgul oldu. Karaton'dan sonra Hunlar'ın başına RUA geçti. Üç kardeşi vardı. Bunlardan MUNCUK (Attilla'nın babası) erken ölmüştü. Diğer iki kardeşi AYBARS ve OKTAR, kanat kralları olarak, Rua'nın yardımcısıydılar. RUA VE BİZANS Rua siyaset olarak Uldız'ın yolundan yürüdü. Bizans, Hun ordusunu isyana teşvik etmek ve Hunlar'a bağlı kavimleri ayırmak için Hun topraklarında casusluk şebekesi kurmuştu. Rua bu tahrikleri ileri sürerek Bizans üzerine yürüyüp varlık gösteremeyen Bizans'ı yıllık vergiye bağladı (422). Batı Roma İmp. ölen kralın yerine 4 yaşındaki 3.Valantinianus imparator ilan edilmişti(423).Bizans imparatoru 2.Theodosios, Roma'ya sahip olmak için İtalya'ya ordu ve donanma gönderdi. Bu durumda Batı Roma Hun'lara daha da yaklaşmış oldu. Ünlü Roma komutanı Aetius Hun hükümdarı Rua'dan yardım talep etti. Hun hükümdarı Rua 60.000 kişilik ordusunun başında Roma'ya hareket etti. Bu gelişmenin olması üzerine Bizans birlikleri savaşa dahi girmeden geri çekildiler. Ancak Rua Bizans'tan ağırca bir savaş tazminatı aldı. Rua bunlara ilave olarak ayrıca Bizans'a sığınmış olan Hun ileri gelenlerinin ve diğer Hun kaçaklarının iadesini istedi. 2.Theodosios, süratle anlaşma yolu bulmak için, bir elçilik heyetini Hun başkentine göndermeğe karar verdi. Fakat o sıralarda hasta olan Rua yaşamını yitirdi. (434 baharı) Rua'nın ölümü Bizans tarafından sevinçle karşılandı. Hatta o kadar sevindiler ki ayin yapan papazlar bu tehlikenin kalkmasını dindar olan imparatorlarına bağladılar. Fakat Hun sınırlarına gelen Bizans elçilik heyeti, Rua'yı bile gölgede bırakacak bir hükümdarla karşılaştılar:Attila. ATTİLA DÖNEMİ Attila başlangıçta ULDIZ'ın siyasetini takip etmiş ve Bizans'ı baskı altına almak üzere Balkan seferleri düzenlemiştir. Bizans'ı MARGUS ve ANATOLYUS antlaşmaları ile ağır ve vergilere bağlamıştır. Bizans'ı dize getiren Atilla daha sonra Batı Roma üzerine yönelmiştir. ATTİLA Babası Muncuk erken öldüğü için, amcası Rua'nın yanında yetişmişti. Onunla beraber seferlere katılmış, çeşitli kavimleri yakından tanımak imkanı bulmuştu. Hun iç ve dış siyasetini , devlet idaresini amcası Rua'dan öğrenmişti. Hunlar'ın başına geçtiği zaman 39-40 yaşlarındaydı. Memleketi büyük kardeşi BLEDA ile birlikte devraldı. Fakat eğlenceden hoşlanan, enerjisi kıt Bleda devleti ciddi bir hükümdar olan Attila'ya bırakmak için onu buna zorlamış ve kendisini ikinci plana itmişti. Dış münasebetlerin düzenlenmesi ve ordu Attila'ya aitti.Amcaları Aybars ve Oktar ise kanat kralları olarak yerlerini korudular. Aralarında tam bir anlaşma vardı. Attila'nın yardımcısı olarak 11 yıl Hun İmparatorluğunun idaresinde kalan Bleda 445 yılında eceli ile öldü. KONSTANTİA (MARGOS) BARIŞI 434 yılında Bizans'tan gönderilen elçilik heyeti Hun sınırında Attila tarafından at üzerinde karşılandı. Elçilerin dinlenmelerine bile izin vermeden, isteklerini barış şartı olarak yazdırdı. Tuna ile Morova arasında kalan Bizans Margos kalesinin tam karşısında ve Tuna'nın kuzey kıyısında bulunan Konstantia surları önünde yapıldığı için bu anlaşmaya Konstantia (Margos) Barışı''denir. Başlıca maddeleri şöyledir: 1-Bizans bundan sonra Hunlar'a bağlı kavimlerle görüşmelere,anlaşmalara girmeyecek. 2-Esir alınmış Bizans teb'ası dahil Hunlar'dan kaçanlara sığınma hakkı verilmeyecek. 3-Bizans'ın elinde bulunan mülteciler iade edilecek. (Grek asıllı olanlar için fidye verilebilecek) 4-Ticari münasebetler yine belirli sınır kasabalarında devam edecek. 5-Bizans'ın ödediği yıllık vergi iki katına (700 libre altın)çıkarılacaktır. 2.Theodosios bu şartları aynen kabul etti. Hunlara iade edilen kaçaklar ve hainler daha Bizans içinde Karsus kalesinde idam edildi. Bu durum Attila'nın namını bütün ülkelere duyurmuş oldu. HUN DEVLETİ BÜNYESİNDEKİ KAVİMLER Hun imp. batı kanadının ağırlık merkezi Tuna çevresinde ,doğu kanadının ağırlık merkezi ise Dinyeper dolaylarındaydı. İmp. bünyesindeki kavimlerin başlıcaları şunlardan oluşuyordu: a) Germen kavimleri (doğudan batıya) : Doğu Got'ları ,Gepid'ler, Turciling'ler, Sueb'ler, Markoman'lar, Kuad'lar, Herul'ler, Rugi'ler, Skir'ler b) İslav kavimleri: (Orta ve Batı Rusya'da ): Veneda'lar, Ant'lar, Sklaven'ler. c) İran'lı kavimler (Kafkaslardan Tuna'ya kadar, dağınık halde: Alan'lar, Sarmat'lar, Baştarna'lar, Neur'lar) d) Fin Ugor kavimleri ( Ural'dan Baltık'a kadar):Çeramis'ler, Mordvin'ler Merya'lar, Veşi'ler, Çud'lar, Est'ler, Vidivari'ler. e) Türkler: Volga'ya doğru Beş-Ogur, Altı-Ogur,On-Ogur, Sarı Ogurlar, Azak'ın batısında Akatir'ler, Volgan'nın doğusunda Sabar'lar ve başka Türk kütleleri. Bu kavimlerin sayıları 45 kadardı. Hun sınırları içinde her şey sükun halindeydi. Sadece tek bir isyan çıkmış Akatir'lerin başkaldırısı görülmüş, oda çok kısa bir zaman zarfında Attila'nın oğlu İlek tarafından bastırılmıştı(442). BİZANS'A KARŞI 1.BALKAN SEFERİ 440 yılından itibaren Attila, Bizans üzerindeki baskıyı artırdı. Çünkü Bizans anlaşma şartlarını ihlal etmeye başlamıştı. Mesela Hunlar'dan kaçan bazı hainleri geri vermiyor ve hatta onları yüksek mevkilerde bile görevlendirebiliyordu. Hatta daha ileri giderek Margus piskoposu Hun büyüklerinin mezarlarını soyarak, mezarlara konmuş kıymetli madenlerden yapılmış süs eşyası ve silahları çalıyordu.Bu davranışlar Hun'ları şiddetli öfkelendirmişti. Diğer bir sebep ise anlaşma hükümlerine rağmen Akatir'leri Hun'lara karşı kışkırtma olmuştu. Bütün bu sebepler bir araya gelince Attila Bizans'a karşı sefere çıktı. Margos'un zaptı ile başlayan harekat (441) Belgrad ve Niş üzerinden Trakya'ya doğru gelişirken Batı Roma araya girdi. Roma orduları başkomutanı Aetius, bundan böyle Bizans'ın antlaşmalara uyacağını garanti ediyor, kendi oğlunu da Hun merkezine rehine olarak gönderiyordu. Balkan seferi sonunda (442) Tuna boyundaki kaleler Hun idaresine geçti. daha geri hatlardaki kaleler yıktırıldı. Balkanlarda Hun'lara karşı durabilecek direnme yuvaları böylece ortadan kalktı. 2.BALKAN SEFERİ VE ANATOLİOS BARIŞI Attila Batı Asya ve Orta Avrupa'ya sahip olunca ona karşı koyabilecek hiçbir kuvvet kalmamıştı. Bunun psikolojik bir belirtisi de mitolojide ki Savaş Tanrısı Ares'in uzun zamandır kayıp olan kılıcının bir Hun çobanı tarafından bulunarak Attila'ya getirilmesiydi. O devir inanışına göre, Ares'in kılıcına sahip olan kişinin yeryüzüne hükmedeceği kanısıydı. Bizans bir kez daha sözünde durmamış ve hem vergiyi vermemekte direniyor hem de kaçakları geri vermekten kaçınıyordu. Nihayet Bizans'a karşı ikinci defa sefere çıkılmasına karar verildi. (447) Hun ordusu Tuna'yı birkaç koldan geçerek ilerlemeye başladı. Attila Sofya, Flipe, Preslav, Lüleburgaz şehirlerini zapt edip Büyük Çekmece'ye kadar ulaştı. Bu sırada İmp. Theodosios, bir elçiyi süratle Attila'ya gönderi. Hun imp. barış yapmayı kabul etti ve şartları yazdırdı. (Anatolios Barışı 447) 1-Bizans Tuna'nın güneyinde kalan ve Tuna'ya beş günlük mesafede asker bulundurmayacak. 2-Buralardaki pazar yerine,artık bir Hun şehri olan Niş'te pazar kurulacak. 3-Bizans savaş tazminatı olarak 6.000 libre altın ödeyecek. 4-Bizans'ın ödediği yıllık vergi üç katına, yani 2.100 libre altına çıkacak. Antlaşma Bizans imp. tarafından aynen kabul edildi. BATI ROMA İLE SİYASİ İLİŞKİLER Hunlar'ın Batı Roma'ya yaptıkları son önemli destek 439 yılında olmuştu. Ondan sonra yardımlar gittikçe azalmış, nihayet kesilmişti. Batı Roma Hun Devletine yıllık vergisini aksatmadan ödüyordu, ancak durumun farkında olan Batı Roma ordusu başkomutanı Aetius muhtemel bir Hun, Roma savaşına da hazırlık teşkil edecek faliyetler içine girmişti. Buna karşılık Attila'da 443 yıllarında yeniden alevlenen ve Galya'dan İspanya'ya uzanan köylü isyanları ile yakından ilgileniyordu. Ayrıca Barbarlarla ilişkilerini düzeltip birlikleri içine alan Batı Roma'ya karşı Vandal'larla işbirliği imkanlarını araştırıyordu. Roma İmp. ve ''barbarlar''dan meydana gelen bütün bir Batı Avrupa ile hesaplaşmanın önemini çok iyi kavramaktaydı. Hunların askeri ve siyasi hazırlığı iki yıl kadar sürdü. Bundan sonra diplomatik bir taarruza girişildi. Batı Roma imp. 3.Valentinianus'un kız kardeşi Honoria çılgın tabiatlı bir prensesti. Vaktiyle evlenmek amacı ile Attila'ya bir nişan yüzüğü göndermişti. Attila aradan yıllar geçtikten sonra Honoria'yı zevceliğe kabul ettiğini Roma'ya bildirdi. Çeyiz olarakta İmparatorluğun Honori'nın hissesine düşen yarısını veya Honoria'nın kocası sıfatıyla Roma İmparatorluğunun idaresine katılma hakkını istedi. Maksadı Roma üzerine açacağı sefer için hukuki bir mazeret yaratmaktı. Roma bu direktif karşısında önce oyalama taktiği güttü daha sonra ise tamamen reddetti. Böylece Hun seferi meşru hale gelmiş oldu. Vizigotlarla ve Ren kıyılarındaki Ripuar Frankları ile olan bir iki anlaşmazlık da savaş havasını olgunlaştırdı. 451 yılı başlarında Hun birlikleri akın, akın Orta Macaristan'dan batıya doğru harekete geçtiler. Ordu mevcudu 80-100.000 kadarı Türk bir o kadarı da Germen ve İslav olmak üzere 200.000 kişi civarındaydı. Bu büyük ordu Şubat-Mart aylarında Ren nehrini üç koldan geçerek Galya'ya girdi. Roma ordusuda Aetius'un kumandasında Galya'ya gelmişti. Roma ordusuda 200.000 kişilik bir orduya ''barbarlar''ın da katılmasıyla ulaştı. KAMPUS MAURİAKUS SAVAŞI (HAZİRAN 451) Roma ordusu kuzeye doğru ilerlerken, Metz ve Rheims şehirlerini zapt eden Hun kuvvetleri bugünkü Paris yakınlarında bulunan Orleans'a ulaşmıştı.Aetius'ta o sırada oraya varmış bulunuyordu.Fakat karşılaşma için Attila Katalanum bölgesini daha uygun buluyordu. Savaş burada oldu. (Paris'in güney doğusu) Savaş nerdeyse bir gün sürdü.Her iki tarafta ağır kayıplar verdi. Gündüz yapılan savaştan kesin sonuç çıkmadı, ancak gece olduğu zaman Roma ordusu dağılmıştı. Birlikleri arasındaki irtibatı kaybeden Aetius yanlışlıkla düştüğü Hun birlikleri arasından güçlükle kurtuldu. Roma'nın müttefiki olan Batı Gotlarının kralı Theodorik savaş meydanında ölmüştü.Ertesi sabah, babasının cesedini almaya gelen yeni Got kralı, ordusunu toplayarak savaş meydanını terk etti. Ağır kayıplara uğrayan Frank kuvvetleri de onları takip etti. Aetius müttefiksiz ve desteksiz kalmıştı. Buna karşılık Attila gayesine ulaşmış oldu. Bunun sonucu olarak ünlü Aetius Roma'da gözden düşmüş oldu. Attila, ordularını Galya ortasından oldukça sağlam ve disiplin içerisinde 20 gün gibi kısa bir süre içinde kendi başkent bölgesine getirdi. Daha bir yıl geçmeden Attila İtalya seferine başladığı zaman, Roma'nın Hunlara karşı çıkarabileceği kuvveti kalmamıştı. Karşı koymanın imkansızlığı karşısında Aetius bile, imparator Valentinianus'u İtalya'yı terke teşvik ediyordu. İTALYA SEFERİ Attila 452 baharında 100.000 kişilik ordusunu Julia Alplerinden aşırarak Venedik düzlüğüne indi. Po ovasına girdi ve güneye doğru ilerleyerek Roma'nın o zamanki başkenti Ravenna'yı tehdite başladı. Saray büyük bir dehşet içindeydi. Halk telaşlı, senato ne olursa olsun barış yapmağa kararlıydı. Kilisede bu görüşe katıldı. Hitabı ile ünlü PAPA 1. LEO başkanlığında büyük bir heyet hazırlandı. Attila bu heyeti ordugahında kabul etti. Papa İmparator ve bütün Hrıstiyan dünyası adına Büyük Türk hükümdarından Roma'yı affetmesini rica etti. Papanın ağzından Roma'nın teslim olduğunu işiten Attila, bu ricayı kabul etti. Beş yıl kadar önce nasıl ki Bizans'ı tahrip etmekten kaçındı ise Çok eski bir medeniyete sahip olan Roma'yı da bundan dolayı korumayı vazife saydı. Tıpkı Bizans gibi artık Roma'da onun iradesine bağlı oldu. ATTİLA'NIN ÖLÜMÜ VE HUN BİRLİĞİNİN DAĞILIŞI Dünya hakimiyetinin gerçekleşmesi için artık son engel İran'daki Sasaniler kalmıştı. İtalya dönüşü artık sıra buraya gelmişti. Fakat bu Attila'ya nasip olmadı. Sefer dönüşü (rivayete göre evlendiği gece) ağzından ve burnundan kan boşalmak suretiyle öldü (453). Öldüğünde 60 yaşlarındaydı. ATTİLA'NIN ÇOCUKLARI Attila'nın eşi ARIKAN'dan olan üç oğlu vardı. İlek, Dengizik ve İrnek. Üçüde babalarının yerini tutamadılar. İlek imp. oldu fakat ayaklanan Germen kavimleri ile savaşırken öldü (454) Dengizik çok cesurdu ama o da siyaseti bilmiyordu. Çok çalıştı ama neticede Bir Bizanslı tarafından öldürüldü (469). İrnek ise kardeşleri ölünce artık Orta Avrupa'da tutunmanın zorluğunu anladı. Savaşlardan yorgun düşen Hun birliklerinin büyük kısmı ile Karadenizin batı kıyılarına döndü. Burada Türkler yaşamakta idi. İrnek idaresindeki Hun'lar Bulgar ve Macar'ların ortaya çıkmasında büyük rol oynamıştır.